2025-2026 Sezonu Grip Vakalarında Erken Başlangıç ve H3N2 Baskınlığı

2025–2026 influenza sezonu, Avrupa’da son yılların en erken başlangıç yapan grip sezonu olarak kayıtlara geçti.
Avrupa Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezi’nin (ECDC) 20 Kasım 2025 tarihli risk değerlendirmesi, influenza vakalarında “olağan dışı biçimde erken” görülen bu artışın temel nedeninin İnfluenza A(H3N2) alt soy K suşu olduğunu ortaya koyuyor.

Yeni sezonun erken ve hızlı yükselişi, özellikle son yıllarda H3N2’nin baskın olmaması nedeniyle nüfus bağışıklığının düşük kalmış olmasına bağlanıyor. Bu durum, 2025–2026 sezonunda daha yüksek hastalık yükü olabileceğine işaret ediyor.


H3N2 Yıllar Sonra Yeniden Baskın Suş Oldu

ECDC’nin değerlendirmesine göre, A(H3N2) suşu birkaç sezondur topluluk içinde yaygın bir şekilde dolaşmadığından, toplum bağışıklığı görece düşük seviyede.

Bu durum üç önemli sonuca işaret ediyor:

1. Bağışıklık Açığı Belirgin

Toplumun büyük bölümünde H3N2’ye karşı bağışıklık düzeyi düşük olduğundan, virüsün daha kolay yayılabileceği öngörülüyor.

2. Hastalık Yükünde Artış Beklentisi

H3N2’nin baskın olduğu sezonlarda özellikle yaşlı erişkinler ve kronik hastalığı bulunan kişiler arasında daha yüksek hastane başvuruları görülebiliyor.

3. Erken Başlayan Sezon Sağlık Sistemleri Üzerinde Baskı Yaratabilir

2025–2026 sezonunun olağan takvimin haftalar öncesinde başlaması, sağlık kuruluşlarında acil servis başvurularının erken dönemde artmasına neden oldu.


Yeni Suş Aşıya Karşı Daha Zayıf Antikor Yanıtı Gösteriyor

Birleşik Krallık Sağlık Güvenlik Ajansı (UKHSA), 2025 sonbaharında yayımladığı raporda sezon başından itibaren dolaşan virüslerin büyük bölümünün A(H3N2) alt soy K olduğunu belirtti.

Laboratuvar analizlerine göre:

  • Yeni alt suş, mevcut aşıdaki H3N2 bileşenine karşı azalmış antikor tepkisi gösteriyor.

  • Bu durum, aşı etkinliğinin belirli yaş gruplarında düşmesine yol açabiliyor.

Ancak burada kritik bir nokta var:
Aşı, antikor yanıtı azalsa bile hastalık şiddetini belirgin şekilde azaltmaya devam ediyor.


Aşı Hâlâ Güçlü Koruma Sağlıyor

UKHSA’nın erken dönem aşı etkinliği verilerine göre:

  • Çocuklar ve ergenlerde: %72–75

  • Yetişkinlerde: %30–40

oranında hastalık şiddeti azalıyor.

Bu veriler, aşıların her yıl değişen influenza suşlarına karşı tam uyum göstermese bile ciddi hastalığı, hastane yatışlarını ve komplikasyonları azaltmaya devam ettiğini kanıtlıyor.


2025–2026 Sezonu Neden Önemli?

Bu sezonun diğer sezonlardan ayrılmasının birkaç nedeni var:

✔ Erken başlangıç

Vaka eğrileri normalden haftalar önce yükseldi.

✔ Baskın bir yeni H3N2 alt suşu

Toplum bağışıklığı düşük olduğundan enfeksiyon daha hızlı yayılıyor.

✔ Aşı-antikor uyumunda azalma

Laboratuvar bulguları yeni suşun mevcut aşıya karşı daha düşük yanıt verdiğini gösteriyor.

✔ Hastalık şiddetinin aşı ile azaltılabileceğinin kanıtlanması

Aşı tüm yaş gruplarında komplikasyon riskini düşürmeye devam ediyor.


Kimler Daha Fazla Risk Altında?

H3N2 ağırlıklı sezonlar özellikle:

  • 65 yaş üstü bireyler

  • Astım, KOAH, kalp hastalığı, diyabet gibi kronik rahatsızlıkları bulunanlar

  • Bağışıklık yetmezliği olanlar

  • Hamileler

  • 5 yaş altı çocuklar

için daha ağır seyredebilir.

Bu nedenle riskli gruplarda aşılanma oranlarının artırılması, sağlık kurumları tarafından önemle vurgulanıyor.


Sonuç: Erken Başlayan H3N2 Ağırlıklı Sezon Yakından İzlenmeli

ECDC ve UKHSA verileri, 2025–2026 grip sezonunun erken başlaması, H3N2’nin yeniden baskın hale gelmesi ve aşı ile antikor yanıtında gözlenen düşüşe rağmen hastalık şiddetinin azalması gibi kritik bulgular içeriyor.

Bununla birlikte uzmanlar, aşıların hâlâ ciddi hastalık riskini belirgin şekilde düşürdüğünü ve toplum sağlığı açısından önemli bir koruma sağladığını vurguluyor.


Sık Sorulan Sorular (SSS)

1. 2025–2026 grip sezonu neden erken başladı?

ECDC’ye göre dolaşımdaki baskın suş olan A(H3N2) alt soy K, toplumda bağışıklığın düşük olmasına bağlı olarak daha hızlı yayılıyor. Bu da sezonun olağan dışı erken başlamasına neden oldu.

2. H3N2 alt soy K suşu daha tehlikeli mi?

Daha tehlikeli olduğu kanıtlanmış değil; ancak toplumdaki bağışıklık düzeyi düşük olduğu için daha fazla vaka ve daha yüksek hastalık yükü oluşturabiliyor.

3. Grip aşısı bu sezon etkili mi?

Laboratuvar testlerinde antikor yanıtı düşük olsa da, saha verilerine göre aşı çocuk ve ergenlerde %72–75, yetişkinlerde %30–40 oranında hastalık şiddetini azaltıyor.

4. Aşı olmalı mıyım?

Risk grubunda olan kişiler için aşı önerilmeye devam ediyor. Aşı, ağır hastalık, hastane yatışı ve komplikasyonları önemli ölçüde azaltıyor.

5. Bu sezon hastanelere başvurular artar mı?

Erken başlayan ve H3N2 baskınlığında geçen sezonlarda acil servis başvurularında artış görülmesi beklenen bir durumdur.

2025-2026 Sezonu Grip Vakalarında Erken Başlangıç ve H3N2 Baskınlığı

Avrupa Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezi (ECDC), 20 Kasım 2025 tarihli “Risk Değerlendirme raporunda, 2025–2026 sezonu için Avrupa’da influenza vakalarının “olağan dışı biçimde” erken başladığını; bu erken artışın büyük ölçüde İnfluenza A(H3N2) alt soy K suşuna bağlı olduğunu bildirmiştir.

 

Rapora göre, A(H3N2) son birkaç sezonda baskın suş olmadığından, nüfusta bu suşa karşı bağışıklık düzeyinin düşük olabileceği ve  özellikle bu alt suş baskın olduğunda, hastalık yükünün artmasına yol açabileceği öngörülmüştür. (1)

 

Birleşik Krallık Sağlık Güvenlik Ajansı’nın (UKHSA) 2025 sonbaharında yayınladığı raporda, Britanya’da sezonun başından itibaren vakaların büyük kısmının A(H3N2) alt soy K suşuna ait olduğu; yeni suşun laboratuvar testlerinde aşı suşuna karşı “azalmış antikor tepkisi” gösterdiği belirtilmektedir.

Buna rağmen, erken dönemde acil servis başvuruları ve hastane yatışlarına dayanılarak yapılan değerlendirmelerde, aşının çocuklarda ve ergenlerde hâlâ % 72–75, yetişkinlerde ise % 30–40 oranında hastalık şiddetini azalttığı bildirilmektedir. (2)

 

Referanslar;

1) https://www.ecdc.europa.eu/en/publications-data/threat-assessment-brief-assessing-risk-influenza-november-2025

2) https://researchportal.ukhsa.gov.uk/en/publications/early-influenza-virus-characterisation-and-vaccine-effectiveness-/

 

Popüler Bülten

Zona Hastalığı Neden Olur? Zona Bulaşıcı mı? Stres ile Tetiklenir mi?

Herpes zoster (zona), su çiçeği geçirmiş bireylerde bağışıklık zayıfladığında yeniden aktif hale gelen bir enfeksiyondur.

Peki, tam olarak zona hastalığı nedenleri nelerdir, zona bulaşıcı mı, zona nasıl bulaşır ve zona stresle tetiklenir mi, “zona döküntüsü” ne kadar bulaşıcıdır gibi soruların yanıtı nedir?

Zona Hastalığı Nedir?

Zona; Varicella-zoster virüsünün (VZV) yeniden aktive olmasıyla ortaya çıkan, sinir hattı boyunca tek taraflı kırmızı, ağrılı ve içi sıvı dolu kabarcıklara neden olan bir viral enfeksiyondur. Bu virüs, çocuklukta geçirilen su çiçeği sonrası sinir hücreleri içinde uykuda kalır ve yıllar sonra kişinin bağışıklığı zayıfladığında aktif hale gelebilir.

Zona hastalığını gösteren tıbbi illüstrasyon; göğüs bölgesinde sinir hattı boyunca oluşan kırmızı ve içi sıvı dolu kabarcıklar.

Varicella-zoster virüsünün neden olduğu zona hastalığında, sinir hattı boyunca gelişen kabarcıklı döküntüler görülür.

Zona Hastalığı Neden Olur?

 Varicella-Zoster Virüsünün Yeniden Aktivasyonu

Temel neden, su çiçeği geçirildikten sonra sinir köklerinde uykuda kalan Varicella-zoster virüsünün yeniden aktifleşmesidir.

Bağışıklık Sisteminin Zayıflaması ve Yaşlanma

  • Yaşlılık güçlü bir risk faktörüdür; vakaların yaklaşık %70’i 50 yaş üzerindeki bireylerde görülür.
  • Ayrıca, HIV/AIDS, kanser tedavisi, organ nakli sonrası kullanılan immünosüpresif ilaçlar, uzun süreli kortikosteroid kullanımı bağışıklığı baskılar ve virüsün aktive olmasına zemin hazırlar.

Stres, Yorgunluk ve Duygusal Travmalar

Yoğun stres, yorgunluk ve duygusal travmalar bağışıklık sistemini zayıflatarak virüsün aktifleşmesine neden olabilir.

Diğer Tetikleyiciler

  • Diyabet, kalp hastalıkları gibi sistemik hastalıklar
  • Grip ve benzeri enfeksiyonlar
  • Fiziksel travmalar, uykusuzluk, yanlış beslenme vücut direncini düşürerek riski artırır.

Zona Hastalığının Belirtileri Nelerdir?

Zona hastalığı, başlangıçta gribal enfeksiyona benzer genel şikâyetlerle kendini gösterebilir. Ancak ilerleyen süreçte sinir hattı boyunca şiddetli ağrı ile karakteristik döküntüler ve şiddetli ağrı en belirgin bulgular arasında yer alır. Belirtiler genellikle tek taraflıdır ve vücudun sağ veya sol yarısında sınırlı bir alanda ortaya çıkar.

Zona hastalığının belirtilerini gösteren tıbbi illüstrasyon; baş, göğüs, sırt bölgelerinde kızarıklık, ağrı ve kabarcıklı döküntüler.

Zona hastalığında baş, göğüs ve sırt bölgelerinde ağrı, yanma ve kırmızı kabarcıklarla seyreden döküntüler görülür.

Erken Dönem Belirtileri (Prodromal Dönem)

Zona döküntülerinden birkaç gün önce şu şikâyetler görülebilir:

  • Halsizlik, yorgunluk
  • Hafif ateş ve baş ağrısı
  • Işığa hassasiyet
  • Deride karıncalanma, yanma/batma hissi,  kaşıntı ya da aşırı hassasiyet

Deride Ortaya Çıkan Belirtiler

Prodromal dönemi takiben genellikle 2–3 gün içinde tipik zona döküntüleri ortaya çıkar:

  • Kırmızı lekeler: İlk aşamada ciltte kızarıklık ve döküntü görülür.
  • Sıvı dolu kabarcıklar (veziküller): Kısa sürede su çiçeğine benzer, ancak daha lokalize kabarcıklar gelişir.
  • Tek taraflı yerleşim: Lezyonlar genellikle gövdenin bir tarafında, kaburgaların arasında kuşak şeklinde dizilir. Yüz, boyun veya göz çevresinde de görülebilir.
  • Kabuklanma: 7–10 gün içinde veziküller kabuklanarak iyileşmeye başlar.

 Ağrı ve Sinir Tutulumu

Zona hastalığının en karakteristik bulgularından biri, döküntülerle birlikte veya döküntülerden önce hissedilen şiddetli ağrıdır. Bu ağrı şu şekilde tanımlanabilir:

  • Yanıcı, batıcı veya elektrik çarpması tarzında
  • Hafif dokunmayla bile artabilen (allodini)
  • Günlerce veya haftalarca sürebilen sinir ağrısı

Zona Hastalığı Sıkça Sorulan Sorular

Zona Stresle Tetiklenir mi?

Evet, stres zona riskini artırabilir. Özellikle akut ya da kronik stres bağışıklık sistemini zayıflatıp virüsün yeniden aktive olmasına yol açabilir.

Fakat bu bağlantı her bireyde aynı şekilde gözlemlenmeyebilir; araştırmalar farklı sonuçlara işaret etmektedir. Bazı çalışmalar stresli yaşam süren bireylerde zona görülme oranının arttığını bildirirken, bazıları net bir ilişki sunmamıştır.

Zona Hastalığı için Aşılama

Su Çiçeği virüsünün (Varicella zoster) yeniden aktive olmasıyla ortaya çıkan zona, bağışıklık sistemi zayıfladığında daha sık görülür. Aşı, bağışıklık sistemini bu virüse karşı güçlendirerek, hem zonanın oluşmasını önleyebilir hem de gelişmesi durumunda daha hafif atlatılmasına yardımcı olabilir. Özellikle ileri yaş grubundaki bireylerde ve bağışıklığı baskılanmış kişilerde önerilen bu aşı, uzun vadeli koruma sağlamak için etkili ve güvenli bir yöntem olarak kabul edilmektedir. Aşılamaya ilişkin uygunluk değerlendirmesi için hekim görüşü alınması önemlidir.

Zona Hastalığı Nasıl Teşhis Edilir?

Zona hastalığı genellikle klinik muayene ile teşhis edilir; deri üzerinde tek taraflı, ağrılı ve gruplaşmış içi sıvı dolu veziküler döküntülerin varlığı tanı için çoğu zaman yeterlidir. Ancak bazı durumlarda, özellikle döküntü öncesi dönemde ya da atipik klinik tablolar görüldüğünde laboratuvar testleriyle tanının desteklenmesi gerekebilir.

Bu amaçla, hastanın bağışıklık durumunu değerlendirmek üzere,

Varicella zoster virüsüne (VZV) karşı gelişen IgG ve IgM antikorlarının saptandığı serolojik testler kullanılabilir. IgM pozitifliği aktif veya yakın zamanda geçirilmiş enfeksiyonu düşündürürken, IgG pozitifliği daha çok geçirilmiş enfeksiyonu veya bağışıklığı gösterir.

Daha kesin tanı gerektiğinde ise Varicella zoster DNA PCR testi, lezyondan alınan örneklerde virüsün genetik materyalini saptayarak yüksek duyarlılıkla doğrulama sağlar. Özellikle erken evrede, döküntü başlamadan önce ya da immünosuprese bireylerde tanıyı netleştirmek adına PCR testi oldukça değerli bir tanı aracıdır.

Erken teşhis ve erken tedavi, hem hastalığın seyrini hafifletir hem de hastalık sonrası sinir ağrısının devamı (Postherpetik nöralji, PHN) gibi komplikasyonları  önler.

Zona Bulaşıcı mıdır?

Zona doğrudan kişisel temasla zona şeklinde bulaşan bir hastalık değildir.
Ancak zona döküntülerindeki sıvıyla temas eden ve daha önce su çiçeği geçirmemiş ya da aşılanmamış bir kişi “su çiçeği” olabilir.
Bu nedenle aktif döküntü döneminde temas sınırlı tutulmalı ve hijyen önlemlerine dikkat edilmelidir.
Döküntüler tamamen kapanana dek bulaşıcılık devam edebilir, bu süreçte izolasyon ve örtü kullanımı önemlidir.


Web sitemizde yer alan içerikler, yalnızca genel bilgilendirme amacıyla hazırlanmıştır. Sağlıkla ilgili sorularınız, şüpheleriniz veya tedavi süreçleriniz için mutlaka hekiminize başvurmanız gerekmektedir. Buradaki bilgiler tıbbi tanı ve tedavi yerine geçmez.

Solunum Yolu Enfeksiyonu Multipleks PCR Paneli

Solunum yolu enfeksiyonları birbirine benzer belirtiler gösterse de, doğru tedavi ancak hastalığın kaynağı net olarak belirlendiğinde mümkün olur.
Solunum Yolu Enfeksiyonları Moleküler Panelleri sayesinde, tek bir örnekle aşağıdaki bakteri ve virüsleri kısa sürede tespit etmek mümkündür.

Solunum Yolu Enfeksiyonu Multipleks PCR Paneli 6 Etken
•⁠ ⁠Influenza A
•⁠ ⁠Influenza B
•⁠ ⁠Respiratory Syncytial Virus
•⁠ ⁠Adenovirus
•⁠ ⁠Mycoplasma pneumoniae
•⁠ ⁠Human Rhinovirus

Solunum Yolu Enfeksiyonu Multipleks PCR Paneli 7 Etken, 6 Etken içeren Panele ek olarak SARS COV2 virüsünü de içermektedir.
•⁠ ⁠Influenza A
•⁠ ⁠Influenza B
•⁠ ⁠Respiratory Syncytial Virus
•⁠ ⁠Adenovirus
•⁠ ⁠Mycoplasma pneumoniae
•⁠ ⁠Human Rhinovirus
•⁠ SARS COV2

 

Haberler

Kalp Yetmezliğinde ST2 Düzeyleri

ST2 kalp yetmezliği hastalarında kalp kası hasarı hakkında bilgi veren bir biyobelirteçtir. Yüksek ST2 düzeyleri, hastaneye yatış ihtimalini artıran bir faktör olarak değerlendirilirken düşük ST2 düzeyleri, daha iyi bir hastalık seyri anlamına gelir. ST2 düzeylerinin düzenli olarak takip edilmesi, tedavi planlamasında önemli bir rol oynar.

 

Haberler

İntestinal Mikrobiyom Analizi

İntestinal Mikrobiyom Analizi, dışkı örneğinden ileri düzey genetik yöntemlerle bağırsak mikrobiyotasına dair kapsamlı bir profil sunmaktadır.

Bu analiz kapsamında;
✔️ Mikrobiyal çeşitlilik düzeyi belirlenmektedir.
✔️ Olası disbiyozis durumu değerlendirilmektedir.
✔️ Zonulin gibi bağırsak geçirgenliğiyle ilişkili belirteçler incelenmektedir.
✔️ Parazit ve mantar varlığı tespit edilebilmektedir.

 

Haberler

Metabolik Sağlığın Korunması ve Tatlı Tüketimi

Tatlı ve unlu gıdaların aşırı tüketimi; insülin direnci, diyabet ve diğer metabolik hastalıklar açısından risk oluşturabilir.
Bu nedenle, bilinçli beslenme alışkanlıklarıyla birlikte düzenli kan şekeri takibi büyük önem taşır.

Tip1 ve Tip2 Diyabet Erken Tanı Testleri
Açlık ve Tokluk Kan Şekeri
Hemoglobin A1C
İnsülin
HOMA-IR İndeksi (İnsülin direnci)
OGTT-Oral Glukoz Tolerans Testi (Şeker Yükleme Testi)
C-Peptid

 

Haberler

Kronik Yorgunluk Nedeni Non-Çölyak Olabilir

Karın ağrısı, şişkinlik, gaz, kronik yorgunluk, kas ağrıları Non-Çölyak (Çölyak Olmayan) Gluten Duyarlılığının en sık karşılaşılan bulgularıdır.

ALCAT Gıda Duyarlılık Testi, Yale Üniversitesi tarafından doğruluğu ve etkinliği kanıtlanmış bir gıda duyarlılık testidir. Panel genişliği seçimine göre 250’ye varan gıdanın yanı sıra gluten, kazein ve candida duyarlılığını da analiz eder.

 

Haberler

Alzheimer Hastalığı Nedir?

Alzheimer hastalığı, beyinde beta-amiloid plakları ve tau protein yumakları adı verilen anormal yapıların birikmesi sonucu nöronların (sinir hücrelerinin) hasar görmesi ve ölümüyle ortaya çıkan ilerleyici bir beyin hastalığıdır. Bu süreç, hafıza, dil, karar verme, problem çözme gibi bilişsel işlevlerin giderek bozulmasına neden olur.

Hastalık zamanla beyin dokusunun küçülmesine (beyin atrofisi) yol açar ve son aşamada kişi, en temel yaşam ihtiyaçlarını bile karşılayamaz hale gelir. Alzheimer, demansın en yaygın nedenidir; ancak her demanslı hastada Alzheimer yoktur. Demans, bir hastalık değil, belirtiler grubudur. Alzheimer ise bu belirtilerin altında yatan spesifik bir hastalıktır.

Alzheimer Belirtileri Nelerdir?

Alzheimer belirtileri genellikle yavaş başlar ve zamanla şiddetlenir. Erken fark edilmesi, tedavi sürecini olumlu etkileyebilir. Alzheimer testi öncesi dikkat edilmesi gereken belirtiler:

  1. Yeni Öğrenilen Bilgileri Unutma

Alzheimer’ın en erken belirtisi, yakın zamanda öğrenilen bilgileri hatırlayamamaktır. Kişiler, yeni tanıştıkları insanların ismini, yakın tarihte yapılan konuşmaları veya randevuları unutabilir.

  1. Günlük Rutinlerde Zorlanma

Daha önce kolaylıkla yaptığı işlerde (giyinme, yemek pişirme, fatura ödeme) zorlanmaya başlamak, bilişsel işlevlerin etkilendiğinin bir işaretidir.

  1. Konuşmada Zorluk

Doğru kelimeyi bulamama, cümle kurarken takılma, aynı şeyleri tekrar etme gibi konuşma bozuklukları görülebilir. Bu durum, Alzheimer testi sırasında özellikle dikkatle değerlendirilir.

  1. Yer ve Zaman Kavramını Kaybetme

Hastalar, hangi gün, ay veya mevsimde olduklarını unutabilir. Daha önce defalarca gittikleri yerlerde bile kaybolabilirler.

  1. Eşyaları Yerine Koyma ve Unutma

Anahtar, cüzdan gibi eşyaları alışılmadık yerlere koymak ve sonra nerede olduğunu hatırlayamamak, Alzheimer’ın erken belirtilerindendir.

  1. Planlama ve Organizasyonda Zorlanma

Basit bir alışveriş listesi yapmak veya bir yemek tarifini takip etmek gibi görevlerde bile zorlanma yaşanabilir.

  1. Ruh Hali ve Davranış Değişiklikleri

Kaygı, depresyon, sinirlilik, sosyal çekinme, hatta agresif davranışlar ortaya çıkabilir.

İleri Evre Alzheimer Belirtileri

Hastalık ilerledikçe belirtiler daha şiddetli hale gelir:

  • Aile bireylerini tanıyamama
  • Temel ihtiyaçlarını karşılayamama
  • İletişim kuramama
  • Yürüyememe, oturamama
  • İdrar kaçırma
  • Kilo kaybı ve yeme güçlüğü

Son evrede bağışıklık sistemi zayıflar ve hastalar zatürre, üriner sistem enfeksiyonları gibi komplikasyonlara karşı çok savunmasız hale gelir. Bu nedenle, Alzheimer testi ile erken teşhis, bakım sürecini planlamada büyük fark yaratır.

 

Alzheimer Testiyle Erken Teşhis Mümkün Mü?

P-Tau 217 ve P-Tau 181 Kan Testi

Geleneksel Alzheimer testi yöntemlerinin yanı sıra, son yıllarda bilim dünyasında büyük bir ilgi gören ve Alzheimer hastalığının erken teşhisinde kritik rol oynayan yeni nesil biyobelirteçler ortaya çıkmıştır. Bu biyobelirteçler arasında en dikkat çekenler, p-tau 217 ve p-tau 181 proteinleridir. Bu fosforile tau proteinleri, Alzheimer’ın patolojik sürecinin çok erken aşamalarında tespit edilmesini sağlayabilir.

Araştırmalar, özellikle p-Tau217’nin hem Alzheimer patolojisini belirlemede hem de hastalığın ilerleyip demansa dönüşmesini öngörmede diğer biyobelirteçlerden daha başarılı olduğunu göstermektedir. Kan örneğiyle yapılan p-Tau 217 ve p-Tau 181 testlerinin, beyin omurilik sıvısı alma gibi invaziv yöntemlere kıyasla daha kolay ve erişilebilir olması, erken tanı açısından büyük avantaj sağlamaktadır. Ayrıca p-Tau217 düzeylerindeki artış, zaman içinde beyin hacminde azalma ve bilişsel işlevlerde bozulma ile ilişkilendirilmiştir. Bu nedenle p-Tau217 testi, sadece tanı koymakta değil, aynı zamanda yeni geliştirilen anti-amiloid tedavilerin etkinliğini izlemek açısından da kritik bir rol oynamaktadır.

Alzheimer tanısında kullanılan p-Tau217 kan testi tüpü ve laboratuvar ortamı

p-Tau217 testi Alzheimer hastalığının erken teşhisinde kullanılan önemli bir biyobelirteçtir.

Nörofilament Light (NFL) Kan Testi

Nörofilament Light (NfL) proteini, sinir hücreleri zarar gördüğünde ilk olarak beyin omurilik sıvısına, ardından kana karışan bir yapısal proteindir. Bu özelliği sayesinde kandaki NfL düzeyleri, beyin ve sinir sistemi sağlığı hakkında önemli ipuçları verir. Araştırmalar, Alzheimer, Parkinson’a bağlı demans, vasküler demans ve frontotemporal demans gibi nörodejeneratif hastalıklarda NFL seviyelerinin sağlıklı bireylere kıyasla belirgin şekilde arttığını göstermektedir.

Laboratuvarımızda, Lumipulse p-Tau217, Tau181 ve NFL düzeylerini ölçen gelişmiş testler uygulanmaktadır. Bu testler, Alzheimer hastalığının erken ve biyolojik tanısında önemli bir adım niteliğindedir.

Alzheimer Hastalığında p-Tau 217 Testi Ne Zaman Yapılabilir?

  • Belirgin hafıza kaybı olmasa bile, risk faktörleri taşıyanlarda
  • PET taraması yapmak istemeyen ya da yapamayanlarda
  • Klinik takipte hastalık ilerlemesini izlemek için
  • Tanıda belirsizlik olduğunda

Alzheimer Kan Testinde p-Tau 217 ve p-Tau181 Yüksekliği Ne Anlama Gelir?

Alzheimer kan testinde p-tau 217 veya p-tau 181 seviyesinin yüksek olması, aşağıdaki durumları işaret edebilir:

  • Alzheimer hastalığı patolojisinin başlamış olması
  • Beyinde tau yumaklarının artmış olması
  • Bilişsel düşüşün ilerlemesi olasılığı
  • PET taramasında amiloid birikimi ile korele olması

SIK SORULAN SORULAR

  1. Alzheimer kan testi için nasıl örnek verebilirim?

Biruni Laboratuvarının 17 şubesinden size en yakın olanı seçerek kan örneğinizi verebilirsiniz. Evinizde ya da ofisinizde örnek vermek isterseniz Mobil Sağlık Hizmeti’ni kullanabilirsiniz.

  1. Test öncesi aç olmak gerekir mi?

Hayır, Alzheimer kan testi için aç kalmanıza gerek yoktur. p-Tau217, p-Tau181 ve NFL gibi biyobelirteçlerin kandaki düzeyleri açlık-tokluk durumundan etkilenmez. Testi günün herhangi bir saatinde, tok karnına da yaptırabilirsiniz.

  1. Testten önce ilaçlarımı kesmeli miyim?

Çoğu durumda ilaçları kesmek gerekmez. Ancak düzenli kullandığınız ilaçlar varsa, özellikle sinir sistemi, bağışıklık sistemi veya hormonlar üzerinde etkili ilaçlar kullanıyorsanız, bu durumu test öncesinde doktorunuza bildirmeniz önemlidir. Gerekiyorsa testin zamanlaması buna göre planlanabilir. 

  1. Alzheimer testi pozitif çıkarsa ne yapmalıyım?

Test sonucunda Alzheimer ile ilişkilendirilen biyobelirteçlerde yükseklik saptanması, beyinde patolojik değişiklikler olabileceğine işaret eder. Bu, kesin tanı anlamına gelmez. Sonuçlar bir nöroloji uzmanı tarafından değerlendirilmelidir. Eğer risk yüksekse, detaylı nörolojik değerlendirme, görüntüleme yöntemleri ve gerekirse diğer testlerle süreç netleştirilir. Unutulmamalıdır ki erken tanı, hastalığın seyrini yavaşlatma ve yaşam kalitesini artırma açısından çok kıymetlidir.

  1. Bu testi kimler yaptırabilir?

Hafıza sorunları yaşayanlar

Ailede Alzheimer öyküsü bulunanlar

Demans belirtilerinden şüphe duyanlar

60 yaş üstü bireyler ve bilişsel sağlığını kontrol ettirmek isteyenler Alzheimer kan testlerini yaptırabilirler.

  1. Testin sonuçları ne kadar sürede çıkar?

Kan örneği alındıktan sonra testin sonuçları yaklaşık 2 hafta içerisinde çıkmaktadır.

 

Popüler Bülten