Sağlıklı bir vücut işleyişinde görevini tamamlayan hormonlar vücuttan uzaklaştırılır. Fonksiyonunu tamamlayan hormonlar hücrelerden ayrılıp kan yoluyla karaciğere gider. Karaciğerde detoksifikasyon süreçleri ile etkisizleştirilip vücuttan atılır hale dönüştürülür. Tüm hormonlar için bu yıkım yolları geçerlidir. Uygun yolla yıkılamayan ve vücuttan atılamayan östrojen hormonları hem kadın hem de erkeklerde sağlık
için tehdit oluşturabilir. Yüksek konsantrasyonlarda yıkılmamış östrojene uzun süre maruz kalmak kadınlarda meme ve endometriyum erkeklerde ise prostat kanserlerinin gelişimine neden olabilir
Östrojen hormonu yıkım ürünleri kanda saptanamayacak kadar düşük miktarlarda olduğu için yüksek miktarlarda atıldığı idrarda analiz edilir. İleri teknoloji kullanılarak çok hassas yöntemlerle hem ana hormonlar hem de ana hormonların yıkım ürünlerini değerlendirmek mümkündür.
Yaşa Göre Kadınlarda Östrojen Seviyesi
ÖSTROJEN METABOLİZMA PANELİ HANGİ DURUMLARDA ÖNERİLİR?
• Ailede veya kişinin kendisinde meme, prostat vb. hormona bağlı kanser vakası varsa
• Kilo alma veya uyku sorunu gibi hormonal dengesizlik nedenleri varsa
• Terleme, uyku sorunu gibi östrojen baskınlığı bulguları varsa
• Polikistik over varsa
• Premenopozal dönemde
• Adrenal yetmezlik varsa
• Menopoz nedeniyle hormon replasman tedavisi düşünülen durumlarda Östrojen Metabolizma Paneli önerilir.
Günün 4 farklı saatinde toplanan 4 spot idrar örneği ile östrojen hormonlarının yıkım yolları değerlendirilebilir ve sağlık riskleriniz saptanabilir.
Hastalık oluşmadan yıllar önce hücresel düzeydeki değişimleri tespit etmek ve hastalıkların önüne geçmek mümkün olabilir. Geleneksel tıbbi yaklaşım kapsamında uygulanan rutin check-up taramalarında bulgular hastalık oluştuktan sonra testlere yansırken, hücresel check-up taramalarında bulgular hastalık oluşmadan yıllar önce hücresel düzeyde tespit edilerek hastalık oluşumuna müdahale edilebilir.
HÜCRESEL CHECK UP TESTLERİN AMACI NEDİR?
“Kişiye Özgü Tip konsepti kişiyi bütünsel olarak değerlendirmenin yanı sıra kişiye özel yaklaşımla sağlığın korunmasını hedefler. “Hücresel check up” ile kişisel sağlığı etkileyen minerallerin, vitaminlerin, antioksidanların dengesi, hücresel inflamasyon ve oksidasyon düzeyi, mikrobiyota yapısı, bağışıklık tepkileri, stresle başa çıkma potansiyeli gibi faktörler tespit edilebilir ve yönetilebilir. Uzman ekibimiz rehberliğinde “Hücresel check up” sonuçlarınız değerlendirilir ve size özel kişisel sağlık uygulamaları planlanabilir. Bu uygulamaların kapsamındaki beslenme, yaşam tarzı düzenlemeleri, toksin eliminasyonu, hücresel dengelerin kurulması, stres yönetimi ve bağırsak mikrobiyota onarımı ile sağlığınız korunabilir.
Hücresel Check-Up ile sağlığınızda hedefi 12’den vurun
HÜCRESEL CHECK UP’IN KRONİK İNFLAMATUVAR HASTALIK SÜRECİNDEKİ ROLÜ NEDİR?
Günümüzün en büyük sağlık sorunu olan kronik inflamatuvar hastalıklar adeta salgın hastalık gibi toplumda artış göstermektedir. Uzun süre hücresel seviyede seyreden düşük dereceli inflamasyon, yillar sonra genetik yatkınlığımız doğrultusunda birçok kronik hastalığı tetikleyebilir. Kalp damar hastalıkları, diyabet, obezite, alerjiler, otoimmun hastalıklar, depresyon, Alzheimer, Parkinson ve kanser gibi pek çok hastalık kronik inflamasyon zemininde gelişir.
Kişiye özgü kronik inflamasyon nedenlerini bulup ortadan kaldırmak sağlıklı kalmak adına ilk yaklaşım olmalıdır. Daha sonra hücresel eksiklerin giderilmesi ve hücre dengesinin kurulması, toksik yükün temizlenmesi, oksidan-antioksidan dengesi, bağırsak flora onarımı, stres yönetimi, uyku düzeninin kurulması, yaşam tarzı ve beslenme düzenlemeleri gibi tedaviler ile bozulan sağlık dengesi düzeltilebilir. Hücresel düzeydeki sinsi seyirli bu inflamasyon “Hücresel check up” ile ölçülebilir ve yönetilebilir
HÜCRESEL CHECK UP İLE DÜZENLENMESİ HEDEFLENEN SİSTEMLER NELERDİR?
o Kronik Inflamasyon
o Oksidasyon
o Detoks Sistemi
o Mitokondri Sağlığı
o Mineral-Toksik Metal Dengesi
o Stres Yönetimi
o Zihin Sağlığı
o Bağırsak Sağlığı
HÜCRESEL CHECK-UP YAŞLANMA SÜRECİNDEKİ ROLÜ NEDİR?
Yaşlanma hızı; genetik ve çevresel etkenler nedeniyle bireyler arasında farklılık gösterir. “Kronolojik yaş” basitçe doğum tarihine göre hesaplanır, ancak bu “Biyolojik yaşlanmanın yani hücresel yaşlanmanın ölçüsü değildir. Aynı yaşta olan bireyler hem fiziksel görünüm, hem de hücre yaşı ve sağlığı bakımından büyük farklılıklar gösterebilir. Biyolojik yaşlanmanın sebebi olan kronik inflamasyon ve oksidasyon “Hücresel check-up” ile ölçülebilir.
Hücresel Check-up paketlerimiz için iletişime geçebilirsiniz
HÜCRESEL CHECK UP TESTLERİNİN GELENEKSEL RUTIN CHECK UP TESTLERİNDEN FARKI NEDİR?
Genellikle, geleneksel sağlık hizmetlerinde en acil semptom veya durum tedavi edilirken büyük resim gözden kaçırılır. Hastalığı ortaya çıkaran kök faktörler araştırılmaz. Oysa hastalıklar vücudun bütününü ilgilendirir ve kişiye özgüdür. Hastalık yok hasta vardır. “Hücresel check up” testleri hücresel moleküler düzeyde tetkikler sayesinde hastalıkların kök nedenini araştırıp çözümlenmesine destek olur, sağlığı bütünsel olarak ve kişiye özel ele alır. “Geleneksel rutin check-up” tetkiklerinde organ hasarı veya hastalık oluştuktan sonra testlere değişimler yansırken, “Hücresel check up” testlerinde bulgular hastalık oluşmadan yıllar önce hücresel düzeyde tespit edilerek hastalik oluşumuna müdahale edilebilir.
HÜCRESEL CHECK-UP PANELİ (TEMEL)
o Oksidatif Stres ve Hücre Yaşlanması Paneli
o Geçirgen Bağırsak Paneli
o Mineral-Metal Paneli
o Koenzim Q 10
o Vitamin B12
o Folik Asit
o Vitamin D
o Homosistein
o Kan Sayımı
o HOMA-IR
o hs-CRP
o Ferritin
İnsan vücudu, çoğunluğunu bakterilerin oluşturduğu mantar, virüs ve diğer tek hücrelileri içeren çeşitli mikroorganizmaları barındırır. Bu mikroorganizmalara “Mikrobiyota” denilmektedir. İnsan vücudundaki mikroorganizmaların büyük çoğunluğu, başta bağırsak olmak üzere deri, üreme organları ve solunum sisteminde bulunur. Bağırsaklarımız, vücudumuzdaki en yoğun ve en çeşitli mikroorganizma topluluğunu barındırmaktadır.
MİKROBİYOTA NE İŞE YARAR?
Bağırsak mikrobiyotası fizyolojik, metabolik fonksiyonlar ve bağışıklık sistemimiz üzerinde oldukça aktif ve karmaşık görevler üstlenmektedir.
Yararlı bağırsak bakterileri;
●Ortamı asit hale getirirler, hastalık yapıcı zararlı bakterilerin çoğalmasına, engel olurlar.
●Kalsiyum, magnezyum, demir ve çeşitli minerallerin emiliminde önemli rol oynarlar.
●B1, B2, B6, B12 ve K vitaminlerinin üretim ve emilimine katkıda bulunurlar.
●Bağışıklık sisteminin oluşumu ve gelişimine katkıda bulunur ve hayat boyu işleyişinde rol oynarlar.
BAĞIRSAK MİKROBİYOTASINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER
● Doğum şekli
●Anne sütü alımı
●Antibiyotik, mide asidini düşüren ilaç vb kullanımı
●Çevresel faktörler (hava kirliliği, metaller, boyalar vb)
●Stres
●Kronik sindirim sistemi hastalıkları
●Beslenme
●Genetik faktörler
●Yaşanılan coğrafi mikrobiyota
Bakterilerin karakteristik özellikleri genlerinde kodlanmıştır. Dışkı örneğinde, yeni geliştirilmiş çok hassas bir yöntemle (DNA sekanslama) bakteri genleri saptanarak bağırsak mikrobiyotasını oluşturan bakterilerin tanımlanması mümkün olabilmektedir
Sağlıklı ve uzun yaşamın anahtarı sağlıklı bir bağırsak yapısıdır. Parmak izi kadar kişiye özel olan bağırsak mikrobiyota durumunun bilinmesinde sayısız yarar vardır. Mikrobiyota analizi ile kişiye özel tedavi yaklaşımları mümkün olmakta, artmış ya da azalmış bakterilerin varlığına göre diyet düzenlemesi, uygun probiyotik ve prebiyotiklerin kullanımı gibi çözümler önerilebilmektedir
Maymun çiçeği, İlk olarak Orta ve Batı Afrika’da, genellikle tropik yağmur ormanlarına yakın alanlarda ortaya çıkan, Monkeypox virüsünün neden olduğu bulaşıcı bir hastalıktır.
Yalnızca Batı ve Orta Afrika’daki ülkeleri değil, dünyanın geri kalanını da etkilediği için halk sağlığı açısından önemi olan bir hastalıktır. Afrika dışındaki ilk Maymun Çiçeği salgını 2003 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde görülmüştür. Salgın ABD’de 70’in üzerinde Maymun Çiçeği vakasına yol açmıştır. 2018’den 2022 yılına kadar farklı zaman aralıklarında Nijerya, İsrail, İngiltere, Singapur ve ABD’ye seyahat eden kişilerde bildirilmiştir. Mayıs 2022’de endemik olmayan birkaç ülkede birden fazla Maymun Çiçeği vakası tespit edilmiştir.
Maymun Çiçeği Virüsü Nasıl Bulaşır?
Maymunlar dışında sincap, sıçan, fare gibi kemirgenlerin de virüse duyarlı olduğu bilinmektedir.
Monkeypox virüsünü taşıyan hayvanların insanları ısırması, tırmalaması, hayvanın eti, kanı, vücut sıvıları ve lezyonlarına direkt temas ile veya tüm bunlarla kirlenmiş materyallerden de dolaylı yolla geçebilmektedir.
İnsandan insana bulaş solunum yolu sekresyonlarının büyük damlacıkları ile gerçekleştiği için yüz yüze uzun süreli ve yakın temas gereklidir. Bu durum, virüsün COVID-19’a benzer büyük salgınlara yol açmayacağını düşündürmektedir. Ayrıca enfekte insanın vücut sıvılarına, cilt lezyonlarına doğrudan temas veya yine bunlarla kirlenmiş cansız maddelerle temas yoluyla da bulaşabilmektedir.
Plasenta kanalı ile anneden fetüse veya doğum sırasında ve sonrasında yakın temas ile anneden bebeğe geçebilir.
Yakın fiziksel temas, bulaşma için iyi bilinen bir risk faktörü olmakla birlikte Maymun Çiçeği virüsünün özellikle cinsel temasla bulaşıp bulaşamayacağı şu anda belirsizdir.
Monkeypox Virüsü Bulaşıcı Bir Virüs Türüdür
Maymun Çiçeği Hastalığının Belirtileri Nelerdir?
Virüs ateş, baş ağrısı, yorgunluk, yaygın vücut ağrıları, lenf bezlerinde şişlik ve deri döküntülerine neden olur. Yakınmalar, virüs ile temas ettikten ortalama 6-13 gün sonra ortaya çıkar.
Hastalığın belirti ve bulguları iki döneme ayrılabilir. Hastalığın ilk 5 gününde ateş, şiddetli baş ağrısı, lenf bezlerinde şişme, sırt ağrısı ve aşırı halsizlik görülür. Lenf bezi şişliğinin olması bu hastalığı özellikle çiçek, suçiçeği ve kızamıktan ayırmada önemlidir.
İkinci dönem ise; ateşin ortaya çıkmasından sonraki 1-3 gün içinde başlayan, gövdeden çok yüzde, kollarda ve bacaklarda görülen deri döküntüsü dönemidir. Avuç içi ve ayak tabanlarında, ağız içinde, genital bölgede ve gözlerde lezyon saptanabilir. Lezyon sayısı değişkendir; az sayıda veya çok fazla sayıda olabilir. Lezyonlar, düz bir kızarıklık şeklinde başlayıp 2-4 haftada kabuk bağlar ve kabukların düşmesiyle kendiliğinden iyileşir.
Bağışıklık sistemi baskılanmış kişilerde hastalık ağır seyredebilir. Hastalığa bakteriyel enfeksiyonlar eklenebilir, pnömoni, sepsis, ensefalit ve görme kaybı gelişebilir.
Monkeypox Virisü
Maymun Çiçeği Hastalığının Tanısı Nasıl Konuluyor?
Hastalık belirtileri gösteren kişilerin son bir ay içinde riskli bölgelere seyahat edip etmedikleri ya da benzer belirtileri olan birileri ile yakın temasları olup olmadığı sorgulanmalıdır. Tanı; Maymun Çiçeği hastalığından şüphe edildiği durumlarda, lezyonlardan uygun şekilde elde edilmiş örneklerde PCR yöntemi ile virüse ait DNA’nın gösterilmesi temeline dayanmaktadır. Ancak şu an için bu test, rutin laboratuvarlarda yapılamamaktadır. Virüs, kanda çok kısa süre kaldığı için kan örneklerinde PCR ile saptanması genellikle mümkün değildir.
Antijen ve antikor testleri de daha önce uygulanan çiçek aşısı vb. nedenlerle her zaman doğru sonuç vermez.
Maymun Çiçeği Hastalığının Tedavisi Veya Aşısı Var Mı?
Şu anda Monkeypox virüsü enfeksiyonu için kanıtlanmış, güvenli bir tedavi yöntemi yoktur. Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Monkeypox vakalarını tedavi etmek amacıyla çiçek hastalığı aşısı, antiviraller ve intravenöz immünglobulin kullanılmıştır.
Maymun Çiçeği Hastalığının Pandemiye Yol Açma Olasılığı Var Mı?
Maymun Çiçeği hastalığının belirti ve bulgularının belirgin olması, yakın ve uzun süreli temas ile bulaşması, bir DNA virüsü olduğu için kolay değişime uğramaması gibi faktörler göz önünde bulundurulduğunda, COVID-19 gibi bir pandemiye yol açması pek beklenmemektedir.
Glutatyon vücuttaki en güçlü antioksidandır. Hücreler için kritik bir savunma mekanizmasıdır. Vücutta toksin temizliğinde, özellikle civayı yakalayıp uzaklaştırmada, hücreleri hasara, yaşlanmaya karşı korumada, mitokondriyal fonksiyon ve DNA tamirinde rol oynar. Glutatyon bazı organ hücrelerinde şaşırtıcı derecede yüksek seviyelerde bulunur. Beyin, kalp, karaciğer gibi hayati önem taşıyan hücrelerin tamiri için bu yüksek seviyeler önemlidir.
Glutatyon’un Faydaları
• Bağışıklık fonksiyonunu destekler.
• Karaciğer hastalığında hücre hasarını azaltır.
• Akciğer hücrelerini enfeksiyon ve enflamasyon süreçlerinin neden olduğu hasardan korur.
• Kardiyovasküler hastalık riskini azaltır.
• Tip 2 diyabet ve insülin direncinin zararlı etkilerini azaltır.
• Parkinson hastalığında ilerlemeyi geciktirir.
• Otizm’de hücre hasarını azaltır.
Glutatyon Eksikliği İle İlişkili Hastalıklar
Hücre hasarı veya antioksidan yetersizliğinde oluşan glutatyon düzeyinin azalması aşağıdaki hastalıkların oluşumunda belirgin rol oynamaktadır.
• Nörodejeneratif bozukluklar (Alzheimer, Parkinson ve Huntington hastalıkları, amyotrofik lateral skleroz (ALS), Friedreich ataksisi)
• Akciğer hastalıkları (KOAH, astım ve akut solunum güçlüğü sendromu)
• Bağışıklık hastalıkları (HIV, otoimmün hastalık)
• Kardiyovasküler hastalıklar (yüksek tansiyon, kalp krizi, kolesterol oksidasyonu)
• Kronik yaşa bağlı hastalıklar (katarakt, maküler dejenerasyon (sarı nokta hastalığı), işitme bozukluğu ve glokom (göz tansiyonu))
• Karaciğer hastalığı
• Kistik fibrozis
• Yaşlanma sürecinin hızlanması
Glutatyon Eksikliğinin Nedenleri ve Tanısı
Hava kirliliği, çevresel toksik yük, hastalıklar, inflamasyon, yaşlanma ile birlikte hücreler hasar görür ve hücrenin glutatyon ihtiyacı artar. Aşırı kaygı, stres, depresyon, uyku düzensizlikleri gibi durumlarda da glutatyon üretimi azalmaktadır. Hücre sağlığı için öncelikle bu toksik yükün kişiye özel kaynağını ve derecesini tespit etmek ve uzaklaştırmak önemlidir. Daha sonra hücrelerin glutatyon ihtiyacını belirlemek gerekir.
Kanda redükte glutatyon (GSH) / okside glutatyon (GSSG) oranı ölçümü hücrenin savunma ve yenilenme kapasitesini, hücre sağlığını yansıtan çok iyi bir göstergedir.
GSH / GSSG Oranı Nedir?
Glutatyon hücrelerde redükte (indirgenmiş) ve okside glutatyon olarak 2 formda bulunur.
Redükte glutatyon (GSH); antioksidan özelliği olan formdur. Vücutta sağlıklı hücrelere zarar veren serbest radikalleri toplar ve yok ettikten sonra okside forma dönüşür. Seviyesi düşer, fonksiyonunu yitirir.
Okside glutatyon (GSSG); glutatyonun antioksidan özelliğini yitirmiş formudur. Okside glutatyon kendini yenileyerek tekrar redükte forma dönüşebilir.
Redoks döngüsü dediğimiz bu döngünün ölçümü yani GSH/GSSG oranı ölçümü hücrenin savunma ve yenilenme kapasitesini yansıtan çok iyi bir göstergedir. GSH/GSSG oranı ölçümü ile hücrenin glutatyon ihtiyacı belirlenebilir ve gerekirse takviye edilerek düzenlenebilir.
Glutatyon İçeren Besinler ve Destekler
Glutatyon besinlerle dışarıdan alınan bazı protein yapılarından (sistein, glisin ve glutamik asit) sentezlenir ve hücrenin enerji üretim merkezi mitokondriye geçerek, buradaki yapıları korur, tamir eder.
Özellikle soğan, sarımsak, brokoli, karnabahar, lahanagiller gibi sistein içeren besinler glutatyon yapımında kritik rol oynar. Badem ve peynir altı suyunun da glutatyon yapımını uyardığı gösterilmiştir.
Glutatyon düzeyini arttırmak için çok farklı takviye seçenekleri vardır. Burada önemli nokta, kişinin ihtiyacı doğrultusunda uygun takviye formunun seçimi ve kullanılması gereken sürenin belirlenmesidir. Kan testleri ile GSH/GSSG ölçümü yapılması ve konunun uzmanı bir hekimden destek alınması önemlidir.
Glutatyon destek tedavisinden sonra hücrelerin bu desteklerden ne kadar yararlandığı (biyoyararlanım), bu tedavinin o kişide işe yarayıp yaramadığı GSH/GSSG oranındaki iyileşme ile kontrol edilmelidir.
Hormonal denge sağlıklı yaşamın anahtarıdır. Hormon Metabolizma Paneli: Östrojen, Progesteron, Testosteron, DHEA, Kortizon, Melatonin gibi her biri farklı özelliklere sahip hormonları ve onların metabolizma ürünlerini inceleyen bir test grubudur.
Hormonlar görevlerini tamamladıktan sonra karaciğere giderek vücuttan uzaklaştırılma sürecine girerler. Bu aşamada bazı sorunlar çıkabilir. Hormon metabolizma ürünleri ve oluşan toksik maddeler vücutta birikebilir. Sonuç olarak bazı yakınmalar ve hastalık tabloları ortaya çıkabilir.
Hormon Metabolizma Paneli test sonuçları, vücudumuzdaki hormonların işlevlerini tamamladıktan sonra vücuttan gerektiği şekilde atılıp atılmadığını göstermektedir. “Sağlıklı Yaşam” olgusunun yerini bulması için önemli bir göstergedir.
Hormonlar olması gerektiği şekilde metabolize edilemediği zaman kişinin çeşitli hastalık riskleriyle karşı karşıya kalmasına neden olabileceği gibi karsinojen (kanser yapıcı etken) nitelik de kazanabilirler.
Vücudumuzda Hormon Metabolizması
Hormonların metabolize olmaları ve vücuttan atılma yolları bazı durumlarda değişebilir. Örneğin vücudumuz stresle başa çıkmak için fazla kortizol salgılayabilir ve sonuç olarak cinsiyet hormonlarının üretimi azalabilir.
Hormonlar doğru yolla yıkılmaz ve vücuttan atılamazsa zararlı ürünler oluşturur. Çeşitli nedenler hormonların yıkımı ve vücuttan uzaklaştırılmasını etkileyebilir. Katı yağ içeren gıdaların aşırı tüketimi, vitamin eksikliği, dengesiz beslenme, metal maruziyeti ve genetik bozukluklar bu nedenlerden en önemlileridir.
Hormon metabolizma ürününün toksik nitelikte olup olmadığı, vücutta birikip birikmediği, etki düzeyi, neden artıp neden azaldığı, Hormon Metabolizma Paneli test sonuçları ile anlaşılmaktadır.
Hormon Metabolizma Panelinin Önemi
Hormonların kan seviyelerinin yanı sıra metabolizma ürün düzeylerinin ölçülmesi, kişinin risklerini daha kapsamlı biçimde belirlemek açısından çok önemlidir.
Hormon Metabolizma Testleri, günün belirli saatlerinde toplanan dört farklı idrar örneğinde çalışılmaktadır. Bu örneklerde hormonlar ile birlikte kanda saptanması mümkün olmayan, idrarla atılan, çok düşük düzeylerdeki hormon metabolizma ürünleri de analiz edilmektedir.
Test sonuçları vücudumuzun strese karşı verdiği kortizol hormonu yanıtını da göstermektedir.
Hormonların yanı sıra Bisfenol A (BPA) düzeyleri de analiz edilmektedir. BPA, yiyecek ve içeceklerin ambalajlarında bulunan kimyasal bir bileşiktir. Gıda ve içecekler yoluyla vücuda giren BPA’nın hormonların fonksiyonuna, salgılanmasına, taşınmasına, zararlı etkileri olduğu kanıtlanmıştır.
Hormon Metabolizma Paneli;
Ailede meme ya da prostat kanseri gibi hormona bağlı kanser öyküsü varsa,
Kilo alımı, uykusuzluk varsa,
İnsülin direnci, bel çevresi kalınlaşması, aşırı tatlı veya tuzlu yeme isteği varsa,
Kemik ve kas ağrıları varsa,
Depresyon varsa,
Aşırı saç dökülmesi, aşırı kıllanma, akne varsa,
Adet düzensizlikleri olduğunda,
Gece terlemeleri, sıcak basmaları varsa,
Menopoz belirtileri varsa ve hormon tedavisine başlanacaksa, akla gelmelidir.
Sebzeler: Patlıcan, Pancar, Dolmalık biber, Brokoli, Havuç, Kereviz, Acı kırmızı biber (çili), Salatalık, Yeşil salata, Kuzu marulu, Yaban turpu, Pırasa, Soğan, Patates, Kırmızı lahana, Domates, Şalgam, Kabak, Enginar, Kuşkonmaz, Ispanak, Yeşil fasülye, Bezelye, Soya fasülyesi, Zeytin, Acı Kırmızı Biber, Arpacık Soğanı, Bahçe Nanesi, Bakla, Brüksel lahanası, Çin lahanası, Dereoto, Frenk soğanı, Göbek salata, Hindiba, Kapari, Karalahana, Karnabahar, Kıvırcık lahana, Maş fasulyesi, Meksika fasülyesi, Misket limonu, Pazı, Roka, Su kabağı, Sultani bezelye, Tatlı patates, Turp, Yer elması, Yeşil lahana, Asma yaprağı,
Tahıllar: Arpa unu, Gluten, Yulaf unu, Çavdar unu, Kılçıksız buğday, Buğday unu, Kara buğday unu, Keten tohumu, Mısır, Darı, Pirinç, Mercimek, Kuru fasülye, Nohut,
Yumurta ve Süt Ürünleri: Yumurta sarısı (tavuk), Yumurta akı (tavuk), İnek sütü, Keçi sütü, Koyun sütü, Keçi peyniri, Koyun peyniri, Yoğurt, Camambert peyniri, Çökelek, Emmental peyniri, İşlenmiş peynir, Kefir, Lor peyniri, Mozzarella peyniri, Tereyağı,
Otlar / Baharatlar: Fesleğen, Karabiber (siyah / beyaz), Tarçın, Hardal tohumu, Küçük Hindistan cevizi, Kekik, Maydanoz, İngiliz nanesi, Haşhaş tohumu, Biberiye, Dağ kekiği, Vanilya, Defne yaprağı, Kabartma tozu, Kanola, Karanfil, Kazein, Keçiboynuzu, Kimyon, Kişniş otu, Köri, Mercanköşk, Meyan kökü, Rezene, Safran, Sarı papatya, Şerbetçi otu, Tarhun, Zencefil, Bambu filizleri,
Kuruyemiş: Badem, Kaju fıstığı, Kakao çekirdeği, Fındık, Yer fıstığı, Antep fıstığı, Susam, Ayçekirdeği, Ceviz, Hindistan cevizi, Brezilya fındığı, Çam fıstığı, Kola cevizi, Kuru üzüm, Kuşburnu, Macadamia fındığı,
Diğer Etkenler: Mantar karışımı 1, Mantar karışımı 2, Bira Mayası, Hamur mayası, Bal, Kahve, Siyah çay, Ada çayı, Aloe Vera, Anason, Aspir yağı, Yeşil çay, Siyah çay, Agar agar, Beta-Laktoglobulin,
İdrar yolu enfeksiyonu başladığında idrar kültürü-antibiyogram yapılarak uygun ve doğru antibiyotik kullanılmalıdır. Rastgele alınan ilaçlar enfeksiyonun kronikleşmesine, vücuttan atılmamasına, yaşam boyu kişiyi rahatsız etmesine neden olur.
İdrar Yolu Enfeksiyonu Nedir?
Böbrekler ile oluşan idrarın vücut dışına atılımını sağlayan sistem kısaca üriner sistem olarak adlandırılır. Üriner sistem böbrekler, üreterler (idrar borusu), mesane (idrar kesesi) ve üretradan (idrar yolu) oluşur.
İdrar yolu enfeksiyonu dışkı bakterilerinin idrar yoluna karışması ve yukarı üriner sisteme ilerleyip burada çoğalmaları sonucu meydana gelebilir. Normal idrar içinde bakteri, mantar, virüs bulunmaz. İdrar steril (mikropsuz) dir.
İdrar Yolu Enfeksiyonlarında Risk Faktörleri Nelerdir?
İdrar yolu enfeksiyonlarına kadınlarda erkeklere göre 25 kat fazla rastlanır. Bunun en önemli nedeni kadınlarda idrar yolunun erkeklerinkine göre çok daha kısa olmasıdır. Tuvalet sonrası temizliğin arkadan öne doğru yapılması da anüs çevresindeki mikroorganizmaların vajinaya taşınmasına neden olabilir.
Cinsel ilişki esnasında meydana gelen küçük travmalar, doğum kontrolünde kullanılan bazı bariyer yöntemler, gebelik esnasında ve menopozda meydana gelen hormonal değişimler, şeker hastalığı, böbrek taşı, normal doğum, cerrahi girişimler, idrarın böbreğe geri kaçması, doğuştan işlevsel veya yapısal bozukluklar, kabızlık ve sünnetsiz olma enfeksiyona zemin hazırlayan sebepler olabilir. Özellikle gebelikte tedavi edilmeyen idrar yolu enfeksiyonları erken doğuma yol açabilir. Bu nedenle kontrollerde gebenin herhangi bir yakınması olmasa dahi idrar analizi yapılmalıdır.
Çocuklarda ilk beş yıl içinde böbrekte enfeksiyon olması kalıcı ve ilerleyen zedelenmelere neden olabilir. Bu nedenle erkek çocuklar ilk, kız çocuklar ikinci kez idrar yolu enfeksiyonu olduğunda idrar yollarında anomali araştırması yapılmalıdır.
İdrar Yolu Enfeksiyonu Belirtileri Nelerdir?
Sistitin (mesane enfeksiyonu) klasik belirtileri; idrar yaparken ağrı ve yanma, sık idrara çıkma, idrara sıkışma hissi ve pelvik (alt karın) bölgesinde meydana gelen ağrıdan oluşur. Üst idrar yolu enfeksiyonlarında bu belirtilere ek olarak ateş, titreme, bulantı, kusma, halsizlik görülebilir.
Laboratuvar Tanısı
Tam İdrar Tahlili; en sık kullanılan testtir ve hızlı sonuç verir.
İdrar Kültürü; sık tekrarlayan ve 24-48 saatte iyileşme sağlanamayan enfeksiyonlarda, enfeksiyona neden olan bakteri türünün ve bu bakteriye karşı etkili olan antibiyotiğin tespit edilmesi için kullanılır.
İdrar yolu enfeksiyonunun tanısında tekrarlayıcı ve komplike sistit düşünülmüyorsa hastanın hikayesi, genel muayene, tam idrar tahlili ve/veya idrar kültürü yeterlidir. Bu sayede gereksiz ve etkisiz antibiyotik kullanımının önüne geçilir. Komplike enfeksiyonlarda radyolojik tetkikler ve kan testlerinin yapılması gerekebilir.
İdrar Kültürü İçin İdrar Örneği Verirken Dikkat Edilmesi Gerekenler
İdrar yapılan bölge sabunlu su ile önden arkaya doğru yıkanmalı, durulanmalı ve ilk gelen idrar atıldıktan sonra bir miktar idrar kaba alınmalıdır. Buna orta akım idrar örneği denir.
Bir önceki idrarın yapılmasından en az 3-4 saat sonra idrar örneği verilmesi önemlidir.
İdrar konsantrasyonunun değişimine sebep olmamak için fazla su içilmeden idrar verilmesi gerekir.
Bekleyen idrarın içinde bakteriler üremeye devam edeceğinden idrarın vakit kaybedilmeden laboratuvara verilmesi veya ulaştırılması önemlidir.
İdrar Yolu Enfeksiyonlarını Önlemek İçin Yaşam Tarzında Yapılabilecek Değişiklikler
Bol miktarda su ve sıvı almak
Daha sık idrar yapmak, idrar tutmamak
Kadınlarda genital bölgenin, özellikle cinsel ilişkiden önce ve sonra yıkanması ve cinsel ilişki sonrası idrar yapılması
Güvenli cinsel ilişki (cinsel ilişki sırasında prezervatif kullanmak)
Kadınların tuvalet temizliğini önden arkaya doğru yapması
Deodorant içeren hijyen ürünlerinin kullanılmaması
Genital bölgenin nemli kalmamasına özen gösterilmesi, pamuklu iç çamaşırı kullanılması
Düzenli doktor kontrolleri
Tedavide amaç; enfeksiyonu uzaklaştırmak, anatomik ve işlevsel bozuklukları belirleyip düzeltmek, tekraları önlemek ve böbreklerin işlevlerini korumaktır. Verilen tedavinin önerilen sürede uygulanması tekrarlayan enfeksiyonları ve direnç gelişimini önlemede çok önemlidir.
https://biruni.com.tr/wp-content/uploads/2019/08/945342532019_.jpg500920biruniPanelhttps://biruni.com.tr/wp-content/uploads/2023/10/WhatsApp-Image-2023-10-27-at-16.50.33.jpegbiruniPanel2022-01-03 15:53:472022-11-07 17:11:33İDRAR YOLU (ÜRİNER SİSTEM) ENFEKSİYONLARI
Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) Virüs Evrimi Teknik Danışma Grubu, Güney Afrika’nın 24 Kasım’da bildirdiği yeni varyantı (21K/B.1.1.529), 26 Kasım’da yaptığı toplantıyla kaygı verici varyant (VOC) olarak sınıflandırmış ve “omikron” olarak adlandırmıştır. Ülkede günlük vaka sayısı son üç hafta içinde %1 civarından %30’a ani bir yükseliş göstermiştir.
Omikron varyantı 28 Kasım itibariyle dört kıtada saptanmış durumdadır. Afrika kıtası dışındakiler, Güney Afrika seyahatinden dönenler ya da onların temaslılarıdır.
B1.1.529 (Omikron) Varyant Özellikleri
Varyantın diğer varyantlara kıyasla 32’si S proteininde olmak üzere yaklaşık 50 civarında aminoasit değişimi taşıdığı saptanmıştır. Bu aminoasit değişikliklerinin bazıları, daha önce yapılan klinik ve deneysel çalışmalarda virüsün bağışıklık sisteminden kaçma yeteneğinin gelişmesi, çoğalma kapasitesinin artması ve daha hızlı bulaşması ile ilişkili bulunmuştur. Ön kanıtlar, diğer endişe verici varyantlara kıyasla bu varyantla enfeksiyon tekrarı riskinin arttığını göstermektedir. Bu mutasyonların COVID-19 hastalığının tanısı, tedavisi ve mevcut aşıların etkinliği üzerine olan etkilerini araştırmaya yönelik çalışmalar sürdürülmektedir.
Korunma Yöntemleri
Bilinen korunma yöntemleri hala geçerliliğini korumaktadır. Salgının kontrol altında tutulmasında, gerekli önlemlerin zamanında alınmasının kritik önem taşıdığı açıkça görülmüştür. Varyantın ne boyutta bir tehdit potansiyeli olduğuna dair daha sağlıklı bilgi ve veriler kısa süre içerisinde elde edilecektir. Ortak kanı, mevcut asılar ya da geçirilmiş enfeksiyonların sağladığı bağışıklığın en azından ağır hastalık ve ölüme karşı koruyuculuklarını sürdürecekleri yönündedir.
Virüs henüz kuluçka dönemindeyken ya da belirtileri hafif seyreden bir kişinin de bulaştırıcı olabileceği unutulmamalıdır. Şüphe duyulduğunda yapılacak hassas PCR Testi ile saptanacak pozitif vakaların izolasyonu, bulaştırma riskini azaltarak salgının kontrol altına alınmasına katkı sağlamaktadır.
Tanı Testleri
Mevcut SARS-CoV-2 PCR Testleri bu varyantı saptayabilmektedir.
Laboratuvarımızda kullandığımız SARS-CoV-2 PCR kiti, COVID-19’dan şüphelenilen veya belirti (semptom) göstermeyen kişilerin taranmasında FDA’dan onay alan tek yöntemdir.
Influenza & SARS-CoV-2, Antijen (Combo) ve Solunum Yolu Enfeksiyonları Moleküler Paneli (19 virüs, 3 bakterinin PCR ile analizi); mevsimsel enfeksiyonlarla sıkça karşılaştığımız kış aylarında tek seferde ayırıcı tanı sağlamaktadır.
COVID-19, birçok farklı belirtisi olan karmaşık bir hastalıktır.
Çoğumuz COVID-19’un klasik belirtilerinin farkında olsak da artık hastalığın 20’den fazla belirtisi olduğunu biliyoruz.
Son 18 ayda, virüsün değişimi ve daha fazla insanın aşılanması ile birlikte hastalık belirtilerinin şekli de değişti.
COVID-19 belirtilerinin çoğu, özellikle çift doz aşılanmış kişiler için artık normal bir soğuk algınlığı ile aynı oluyor.
Bu yüzden ayırıcı tanı zorlaşıyor. Hastalığı hafif ya da hiç belirti göstermeden atlatan kişiler bulaştırıcı olabiliyor.
Bu vakaları saptamak, COVID-19 pandemi mücadelesinde kilit noktadır.
Grip Belirtileri
• Ateş veya titreme
• Öksürük
• Boğaz ağrısı
• Burun akıntısı ve tıkalı burun
• Kas veya vücut ağrıları
• Bas ağrısı
• Yorgunluk
• Kusma ve ishal (çocuklarda daha yaygın)
Covid-19 Belirtileri
• Ateş veya titreme
• Öksürük
• Nefes darlığı
• Tükenmişlik
• Kas veya vücut ağrıları
• Bas ağrısı
• Tat veya koku kaybı
• Boğaz ağrısı
• Burun akıntısı veya tıkalı burun
• Mide bulantısı ya da kusma
• İshal
Ne Zaman Covid-19 Testi Yaptırmalıyım?
Kendinizi iyi hissetmiyorsanız, yaygın COVID-19 belirtilerinden herhangi birini yaşıyorsanız, aşılanmış olsanız bile evde kalmalı ve COVID-19 testi yaptırmalısınız.
Grip (Influenza) ve COVID-19 (SARS-CoV-2)’un tedavilerinin farklı olması nedeniyle tanıda bu iki hastalığı ayırmak önem taşımaktadır. Bilimsel çalışmalarda, iki hastalığın aynı kişide bulunabildiği bildirilmiştir. COVID-19 hastalarında yüzde 30’a yaklaşan oranlarda değer viral ve bakteriyel hastalıklar görülebilmektedir.
COVID-19 ile ilgili bulgu ve şikâyetlerin diğer solunum yolları ve sindirim sistemi enfeksiyonlarında da görülebilmesi nedeniyle ayırıcı tanı için mutlaka temas öyküsü alınmalı ve enfeksiyona neden olan virüs cinsi tespit edilmelidir.
Doğru tanı için etkenin tespiti önemlidir.
Covid-19 Tanı Testleri
Laboratuvarımızda kullandığımız SARS-CoV-2 PCR kitinin karşılaştırma çalışmaları yapılmış ve klinik performansının hassasiyeti kanıtlanmıştır. Bu çalışma ile laboratuvarımızdaki SARS-CoV-2 PCR Testi, COVID-19’dan şüphelenilen veya belirti (semptom) göstermeyen kişilerin taranmasında FDA onayı alan tek yöntemdir.
Influenza & SARS-CoV-2, Antijen (Combo) ve Solunum Yolu Enfeksiyonları Moleküler Paneli (19 virüs, 3 bakterinin PCR ile
analizi) testleri; mevsimsel enfeksiyonlarla sıkça karşılaştığımız kış aylarında tek seferde ayırıcı tanı sağlamaktadır.
https://biruni.com.tr/wp-content/uploads/2021/12/shutterstock_1710333499-copy-scaled.jpg12672560biruniPanelhttps://biruni.com.tr/wp-content/uploads/2023/10/WhatsApp-Image-2023-10-27-at-16.50.33.jpegbiruniPanel2021-12-22 15:49:432022-11-28 12:00:13GRİP MİYİM YOKSA COVID-19 MU OLDUM, NASIL ANLARIM?
Bu web sitesi, size mümkün olan en iyi kullanıcı deneyimini sunabilmek için çerezleri kullanır. Çerez bilgileri tarayıcınızda saklanır ve web sitemize döndüğünüzde sizi tanımak ve ekibimizin web sitesinin hangi bölümlerini en ilginç ve yararlı bulduğunuzu anlamasına yardımcı olmak gibi işlevleri yerine getirir.
Kesinlikle gerekli çerezler
Çerez ayarları tercihlerinizi kaydedebilmemiz için kesinlikle gerekli çerezler her zaman etkin olmalıdır.
Bu çerezi devre dışı bırakırsanız, tercihlerinizi kaydedemeyiz. Bu da, bu web sitesini her ziyaret ettiğinizde çerezleri tekrar etkinleştirmeniz veya devre dışı bırakmanız gerekeceği anlamına gelir.
Ek çerezler
Bu web sitesi aşağıdaki ek çerezleri kullanır:
Performans çerezleri
Performans çerezleri, ziyaretçilere daha iyi bir kullanıcı deneyimi sunmaya yardımcı olan web sitesinin temel performans indekslerini anlamak ve analiz etmek için kullanılır.
İşlevsel çerezler
İşlevsel çerezler, web sitesinin içeriğini sosyal medya platformlarında paylaşmak, geri bildirim toplamak ve diğer üçüncü taraf özellikleri gibi belirli işlevlerin gerçekleştirilmesine yardımcı olur.
Analiz çerezleri
Analitik çerezler, ziyaretçilerin web sitesiyle nasıl etkileşime girdiğini anlamak için kullanılır. Bu çerezler, ziyaretçi sayısı, hemen çıkma oranı, trafik kaynağı vb. Gibi ölçümler hakkında bilgi sağlamaya yardımcı olur.
ÇEREZ
SÜRE
AÇIKLAMA
_ga
2 Yıl
Google Analytics tarafından yüklenen _ga çerezi, ziyaretçi, oturum ve kampanya verilerini hesaplar ve ayrıca sitenin analiz raporu için site kullanımını takip eder. Çerez, bilgileri anonim olarak saklar ve benzersiz ziyaretçileri tanımak için rastgele oluşturulmuş bir sayı atar.
_ga_D0Q0R9HZ06
Süresiz
Bu çerez, Google Analytics tarafından yüklenir.
_gat_UA-74655999-1
1 Dakika
Web sitesi sahiplerinin ziyaretçi davranışını izlemesine ve site performansını ölçmesine olanak sağlamak için Google Analytics ve Google Etiket Yöneticisi tarafından ayarlanan _gat çerezinin bir varyasyonu. Addaki desen öğesi, ilgili olduğu hesabın veya web sitesinin benzersiz kimlik numarasını içerir.
_gcl_au
3 Ay
Hizmetlerini kullanan web sitelerinin reklam verimliliğini denemek için Google Etiket Yöneticisi tarafından sağlanmıştır.
_gid
1 Gün
Google Analytics tarafından yüklenen _gid çerezi, ziyaretçilerin bir web sitesini nasıl kullandığına ilişkin bilgileri depolarken aynı zamanda web sitesinin performansına ilişkin bir analiz raporu oluşturur. Toplanan verilerden bazıları, ziyaretçi sayısını, bunların kaynağını ve anonim olarak ziyaret ettikleri sayfaları içerir.
Pazarlama çerezleri
Pazarlama çerezlerini kabul ettiğinizde, ilgi alanlarınıza uyan uygun içeriği sunmamız için cihazınıza çerezler yerleştirmemize izin vermiş olmaktasınız. Bu çerezler, ilgi alanlarından oluşan bir profil oluşturmak ve bizim sitelerimizde ve üçüncü taraf sitelerde size uygun içerikler göstermek üzere reklam ortaklarımız tarafından veya bizim tarafımızdan web sitemiz üzerinden ayarlanabilmektedir. İlgi alanlarına uyan içerikler sunabilmek için, sitemizde bize sağladığınız kişisel bilgilerle birlikte etkileşimlerinizi kullanmaktayız. Üçüncü taraf sitelerde size uygun içerikler sunmak için, bu bilgileri paylaşacağız ve şifrelenmiş bir e-posta adresi veya cihaz kimliği gibi bir müşteri tanıtıcısını reklam platformları ve sosyal ağlar gibi üçüncü taraflarla paylaşacağız. Pazarlama çerezlerini kabul etmek istemezseniz, bu çerezleri cihazınıza yerleştirmeyeceğiz ve bu durumda sunduğumuz içerikler size daha az uygun olabilir.
ÇEREZ
SÜRE
AÇIKLAMA
_fbp
3 Ay
Bu tanımlama bilgisi, Facebook tarafından, web sitesini ziyaret ettikten sonra Facebook’ta veya Facebook reklamcılığı tarafından desteklenen bir dijital platformda reklam görüntülemek üzere ayarlanır.
datr
2 Yıl
Bu çerez, oturum açmış kullanıcıdan bağımsız olarak Facebook'a bağlanmak için kullanılan web tarayıcısını tanımlamaktır. Bu tanımlama bilgisi, Facebook'un güvenlik ve site bütünlüğü özelliklerinde önemli bir rol oynar.
fr
3 Ay
Facebook bu tanımlama bilgisini, Facebook pikseli veya Facebook sosyal eklentisi olan sitelerde, web genelinde kullanıcı davranışını izleyerek kullanıcılara alakalı reklamlar gösterecek şekilde ayarlar.
sb
2 Yıl
Facebook tarafından kullanılan bir çerezdir.
Tercihlerinizi kaydedebilmemiz için lütfen önce Kesinlikle gerekli çerezleri etkinleştirin!