Alerjik hastalıkların görülme sıklığında son yıllarda büyük bir artış yaşanmaktadır. Bu artışın altında yatan en önemli nedenler arasında genetik yatkınlık, çevresel maruziyetler, gıda katkı ve boya maddeleri, kimyasallar gibi vücuda yabancı maddelerin günlük hayatımıza daha fazla dahil olması ve koruyucu mikrobiyal floramızın zayıflaması bulunmaktadır. Özellikle batı toplumlarında alerjik hastalıkların artış gösterdiği bildirilmektedir. Bu durum, şehirleşme ve modern yaşam tarzıyla birlikte küçük yaştaki çocukların mikroorganizmalarla daha az karşılaşmasını ifade eden “hijyen teorisi” ile açıklanmaktadır.
Probiyotiklerin Mikrobiyota Üzerindeki Önemi
Probiyotikler, bağırsakta bulunan koruyucu mikrobiyota bariyerini güçlendirir. Bu sayede, bağırsak geçirgenliğini azaltarak alerjik protein yapılarının dolaşıma geçişini engellerler. Ayrıca, probiyotikler, bağırsak yüzeyini yabancı maddelere, toksinlere ve mikroplara karşı koruyan salgısal IgA antikor üretimini artırarak mukoza bağışıklığını da güçlendirirler.
Mikrobiyota ve Alerji İlişkisi
Alerji gelişen çocukların dışkı florası incelendiğinde, mikrobiyota biyoçeşitliliğinin ve yararlı bakterilerin azaldığı görülmüştür. Clostridia sınıfı bakterilerin gıda alerjilerine karşı koruyucu etkileri olduğu düşünülmektedir. Alerjik bünyeye sahip çocuklara dost bakterilerden olan Lactobacillus rhamnosus GG (LGG) ve Bifidobacterium Lactis (Bb-12) içeren besinler verildiğinde, alerji semptomlarının daha kolay kontrol altına alınabileceği belirtilmektedir. Gebelerde ve yeni doğanlara LGG verildiğinde, ileriki dönemlerde alerjik cilt hastalığı gelişme oranında %50 azalma saptanmıştır.
Bazı mikrobiyal bakterilerin veya metabolitlerinin, alerjileri önlemek veya tersine çevirmek amacıyla biyolojik tedavi aracı olarak kullanımı üzerine çok sayıda çalışma devam etmektedir. Bu araştırmalar, mikrobiyotanın alerjik hastalıkların önlenmesi ve tedavisindeki potansiyel rolünü ortaya koymayı hedeflemektedir.
Kaynak:
Mariona Pascal ve diğerleri. “Microbiome and Allergic Diseases.” Frontiers in Immunology, 2018. doi: 10.3389/fimmu.2018.01584.
https://biruni.com.tr/wp-content/uploads/2024/06/alerjik-hastaliklar-ve-mikrobiyota-3.png7001200İskender Maraşhttps://biruni.com.tr/wp-content/uploads/2024/01/Biruni_Logo.pngİskender Maraş2024-06-05 12:04:452024-06-29 12:08:34Alerjik Hastalıkların Artışı ve Mikrobiyota
Geleceğin Bilim İnsanları Görünenin Ötesi Sergisi’nde Buluştu!
Halil Atamavcı İlkokulu, Necatibey İlkokulu, Göztepe İlkokulu ve Okyanus Koleji’nin değerli öğrencileri ve öğretmenleri, Görünenin Ötesi Sergimizde bizimle beraber oldular.
Çocukların merakını ve keşfetme arzularını görmek bizim için tarifsiz bir mutluluktu.
Sergi Bilgileri:
📅 Tarih: 14 Mart 2024’ten itibaren
🕛 Ziyaret Saati: 12:00 – 16:00
📍 Yer: Barbaros Mah. Fesleğen Sok. No:1/C Ağaoğlu My Office İş Merkezi 3B Ataşehir (Biruni Laboratuvarı Ataşehir-1 Şubesi)
👶 Yaş: Tüm yaş gruplarına açık, uygulamalı alanlar 6 yaş ve üzeri çocuklara yönelik
💸 Ücret: Sergimiz randevu alınarak ücretsiz olarak ziyaret edilebilmektedir.
📞 Bilgi ve randevu için: 0850 241 77 88
Çocuklarınızı eğlenceli ve eğitici bir bilim yolculuğuna davet ediyoruz.
Adrenal Stres , vücudun fiziksel ve psikolojik stres ile başa çıkma durumunun değerlendirilmesidir.
Kortizol, metabolizmanın birçok basamağında, özellikle protein, karbonhidrat ve yağ metabolizmasında rol alan, vücudun fiziksel ve psikolojik stres faktörlerine yanıt veren, inflamasyonu, kan şekerini ve kan basıncını kontrol eden, sinir sistemi, beyin fonksiyonları ve bağışıklık sistemi için önemli bir katabolizan hormondur.
DHEA ise kortizol ile birlikte çalışan ve protein, karbonhidrat ve yağların metabolizmasında rol oynayan, kan şekeri, kan basıncı, immün fonksiyon, kilo kontrolü ve hormon üretiminde önemli rol oynayan anabolizan bir hormondur. Bu iki hormonun dengede olması sağlık açısından önemlidir; hormonlardan birinin azlığı veya fazlalığı çeşitli hastalıklara neden olabilir.
Sağlıklı kişilerde, kortizol seviyeleri sabah pik yapar ve gün içinde azalarak saat 14.00-15.00 arasında en düşük seviyelerine iner, bu durum diurnal patern olarak adlandırılır. Kortizol düzeyleri sabah uyanmaya yakın artmaya başlar ve uyandıktan yaklaşık 30-45 dakika sonra hızlı bir pik yaparak ortalama kortizol artışının %50’sine ulaşır, bu durum Kortizol Uyanma Yanıtı (Cortisol Awakening Response – CAR) olarak tanımlanır. İnsomnia, uyku bozuklukları, hafıza kaybı, beyin sisi, konfüzyon, depresyon, anksiyete, yüksek kan şekeri, artmış insülin, tatlı yeme isteği, kilo alma (özellikle santral), yorgunluk, gastrointestinal disfonksiyon, sempatik yanıtın uzamasına bağlı yetersiz sindirim ve emilim, irritabilite, gece terlemeleri, hipertansiyon, bozulmuş immünite, düşük DHEA, progesteron, östrojen, testosteron (“kortizol kaçışı”, “pregnenolon kaçışı”) ve osteopeni/osteoporoz bu aksın disfonksiyonu nedeniyle ortaya çıkabilir.
Sistemik enfeksiyonlar, uykusuzluk gibi akut stres yaratan durumlar, alkolizm, hormon replasman tedavisi (HRT), oral kontraseptif kullanımı ve gebelik (artmış östrojen düzeyleri kortizol bağlayıcı globülin artışına neden olur), bazı ilaçlar (kortizon, antikonvülzanlar, amfetaminler), 5-HTP takviyesi tükürük kortizolünde artışa neden olabilir. Cushing sendromu, aşırı kafein tüketimi, hipertiroidizm ve örnek toplanmadan önce egzersiz yapılması HPA aksında disfonksiyona neden olabilir. Hipotalamopituitoadrenal (HPA) aks homeostazını bozan birçok hastalıkta kortizol paternleri bozulur. Depresyon, demans, post-travmatik stres bozukluğu (PTSB), kronik yorgunluk sendromu, diabetes mellitus, alkolizm, visseral adipozite, polikistik over, akut hastalıklar, sistemik hastalıklar ve multipl organ yetmezliği en belirgin örneklerdir.
Biruni Sağlıklı Yaşam Uzmanı
Biruni Sağlıklı Yaşam Laboratuvarı Danışmanı ve Klinik Biyokimya Uzmanı Dr. Süreyya Şahinoğlu, Adrenal Stres Profili’nin neleri analiz ettiğini ve bunun sağlığımız için önemini anlatıyor.
○ Bağışıklık sisteminin düzgün çalışması
○ Metabolizma ve kilo dengesi
○ Çocuklarda beyin gelişimi
○ Tiroid hormonlarının fonksiyonu
○ Üreme fonksiyonları
İdrarda İyot Testi ile iyot düzeyi ölçülerek uygun beslenme ve takviyelerle iyot eksikliği önlenebilir.
1-7 Haziran İyot Yetersizliği Hastalıklarının Önlenmesi Haftası
Geçirgen Bağırsak ;
Bağırsak duvarı, bağırsağın içini çevreleyen tek sıra epitel hücrelerden oluşmuştur ve insan vücudu ile dış dünya arasındaki en geniş yüzeyli bariyerdir. Bu bariyerin bütünlüğünün korunması ve geçirgenliğin kontrolü bağışıklık için çok önemlidir. Bağırsak lümenindeki maddeler dolaşıma iki yolla karışabilir. İlki; enterositlerin fırçamsı kenarlarından transport, buna transsellüler yol denir. Pek çok besin maddesinin emilimi bu yolla olur. İkinci yol; hücrelerarası boşluklardan parasellüler geçiştir. Bu yoldan iyonlar, suda çözünen moleküller ve nadiren mikroorganizmalar geçiş yapar. Parasellüler geçiş “tight junction” (sıkı bağ) adı verilen protein yapıda kapılar tarafından kontrol edilir. Bu dinamik yapılar beslenme durumu, fiziksel aktivite, hormonal ve sinirsel sinyaller ve inflamatuvar medyatörler ile uyumlu şekilde açılır ve kapanır. Bağırsak sıkı bağları; besinlerin optimal emilimi ve transportu yanı sıra vücuda yabancı antijenlere karşı sistemin regülasyonu ve patojenlere tolerans ve immünite arasındaki dengenin sağlanmasında da görev alır.
Zonulin; mukozada oluşan protein yapıda bir molekül olup sıkı bağlardaki anahtar modülatördür. Bağırsak geçirgenliğini direkt olarak kontrol eder. Parasellüler geçirgenlik bozulduğunda dışkıda ve kanda zonulin seviyeleri yükselir.
Kalprotektin ve Alfa 1 Antitripsin; inflamasyon ile bozulan transsellüler geçirgenliğin göstergeleridir.
Zonulin, Kalprotektin, Alfa 1 Antitripsin artışı var ise, Geçirgen Bağırsak nedenleri araştırılmalıdır:
https://biruni.com.tr/wp-content/uploads/2024/06/25-Mayis-Dunya-Tiroid-Gunu.jpg10801080Halis Kenan Yılmazhttps://biruni.com.tr/wp-content/uploads/2024/01/Biruni_Logo.pngHalis Kenan Yılmaz2024-05-25 16:02:042024-06-10 16:04:1825 Mayıs Dünya Tiroid Günü
Metabolik sendrom, insülin direnciyle başlayan abdominal obezite, glukoz intoleransı veya diabetes mellitus, dislipidemi, hipertansiyon ve koroner arter hastalığı (KAH) gibi sistemik bozuklukların birbirine eklendiği ölümcül sonuçları olabilen bir endokrin bozukluklar bütünüdür.
Hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde erişkin popülasyonun %20 ile %30’unu etkilemektedir. Metabolik sendrom, insülin direnci sendromu, sendrom X, polimetabolik sendrom, ölümcül dörtlü ve uygarlık sendromu gibi farklı terimlerle de anılmaktadır.
Bu sendromu en çok, beslenmesi düzensiz, yoğun stres altında çalışan ve masa başında oturan, kişilerde görürüz.
Metabolik sendrom, insanın yaş ilerledikçe kalp ve/veya şeker hastası olma olasılığını artırır. Önlemek için hastalığı ortaya çıkaran risk faktörlerini yok etmek gerekir.
Metabolik Sendrom bileşenleri Nelerdir?
Obezite:
Karın çevresinde yoğun yağ birikimi, dislipidemi, hiperglisemi, hipertansiyon ve buna bağlı olarak ortaya çıkan kardiyovasküler hastalıklar için zemin oluşturduğu kabul edilmektedir. Metabolik sendromun en güçlü risk faktörlerinden biridir.
İnsülin direnci:
Vücudun insülini normal şekilde kullanamaması, kan şekerinin yükselmesine neden olur. İnsülin direnci karaciğerde yağlanma, karaciğer enzim yüksekliği ve hatta siroza neden olabilir.
Klinik pratikte HOMA-IR testi olarak bilinir ve 2.5 dan düşük olarak bildirilmektedir.
Hipertansiyon:
Spesifik bir nedene bağlı olmayan hipertansiyonun altında genellikle insülin direnci bulunmaktadır. İnsülin böbreklerden su ve tuz tutulumunu uyarmaktadır.
Hiperlipidemi:
Metabolik sendromlu hastalarda karın çevresinde yoğun yağ birikimi (viseral obesite) ve insülin direnci etkisi ile gelişen dislipidemi, HDL (iyi) kolesterol düşüklüğü ve trigliserit yüksekliği ile karakterizedir. LDL (kötü) kolesterol genellikle normal düzeylerde olmasına rağmen aterojenik ve küçük yoğun LDL alt gruplarında artış vardır. Hipertrigliseridemi ve HDL düşüklüğü kardiyovasküler hastalık riskini arttırır.
Koroner Arter Hastalığı:
Metabolik sendrom erken oluşan ateroskleroz için risk faktörü olarak kabul edilmektedir. Metabolik sendromlu hastalarda KAH riski 3 kat artmıştır.
Polikistik Over Sendromu:
İnsülin direnci ile ortaya çıkan, adet düzensizliği ile kendini belli eden, yumurtalıklarda çok sayıda iyi huylu kistin oluşumu ile gelişen bir kadın hastalığıdır. Erken yaşlarda kardiyovasküler hastalık görülme riskinin artırır.
Endotel Disfonksiyonu
Hiperkoagülabilite
Subklinik İnflamasyon
Metabolik sendrom’lu vakalarda, CRP düzeyleri arttıkça kardiyovasküler risk artar. CRP’nin zeminde var olan de varolan bir subklinik inflamasyonu gösterdiği ve bu sürecin ilerleyerek DM ve ateroskleroz a neden olduğu düşünülmektedir.
Metabolik Sendrom Tanı Kriterleri Nelerdir?
Türkiye Endokrinoloji Metabolizma Derneği, Metabolik Sendrom Çalışma Grubunun önerdiği, Metabolik Sendrom Tanı Kriterleri
Aşağıdakilerden en az biri;
Diabetes mellitus (şeker hastalığı) veya
Bozulmuş glukoz toleransı veya
İnsülin direnci
ve
Aşağıdakilerden en az ikisi:
Hipertansiyon (sistolik kan basıncı >130, diyastolik kan basıncı >85 mmHg veya antihipertansif kullanıyor olmak)
Abdominal obezite (VKİ > 30 kg/m2 veya bel çevresi: erkeklerde > 94 cm, kadınlarda > 80 cm)
Metabolik Sendromun Belirtileri Nelerdir?
Belirtiler genellikle diğer sağlık problemleriyle karıştırılabilir, bu yüzden düzenli sağlık kontrolleri önemlidir.
Metabolik Sendrom Nasıl Önlenir?
Metabolik sendromun önlenmesi, sağlıklı yaşam tarzı seçimleri ile mümkündür. Aşağıdaki stratejiler, metabolik sendrom gelişimini önlemede etkilidir:
Düzenli Fiziksel Aktivite:
Düzenli fizik aktivite insülin direncini düzelterek glukoz, lipid ve kan basıncı kontrolünü sağlar ve kardiyovasküler fonksiyonları düzeltir. Kilo alımının engellenmesi için düzenli olarak hergün 45-60 dakika fizik aktivite yapılmalıdır. Kardiyovasküler risk azalması için ise günde 10,000 adım atılması önerilmektedir.
Sağlıklı Beslenme:
Taze meyve ve sebze, tam tahıllar ve sağlıklı yağlar içeren, düşük tuz ve şekerli yiyeceklerden kaçınan bir diyet, kolesterol ve kan basıncını düzenlemeye yardımcı olur.
Kilo Kontrolü:
Sağlıklı bir vücut ağırlığını korumak, özellikle karın bölgesindeki yağlanmayı azaltarak, metabolik risk faktörlerini düşürür.
Sigarayı Bırakmak:
Sigara içmek, kalp hastalıkları ve diğer sağlık sorunları için önemli bir risk faktörüdür. Bırakmak, bu riskleri azaltır.
Düzenli Sağlık Kontrolleri:
Yüksek kan basıncı, yüksek kolesterol ve yüksek kan şekeri gibi risk faktörlerinin erken teşhisi ve yönetimi, metabolik sendromun önlenmesinde kritik öneme sahiptir.
Erken teşhis, etkili yönetim ve yaşam tarzı değişiklikleri, metabolik sendromun yol açabileceği sağlık sorunlarını önemli ölçüde azaltabilir.
https://biruni.com.tr/wp-content/uploads/2024/05/WhatsApp-Image-2024-05-18-at-14.48.42.jpeg16001600Halis Kenan Yılmazhttps://biruni.com.tr/wp-content/uploads/2024/01/Biruni_Logo.pngHalis Kenan Yılmaz2024-05-19 14:40:452024-05-22 14:48:3519 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı
Türkiye’de 15 yaş üzerinde obezite görülme sıklığı yaklaşık %31’dir.
Obezite durumunda insülin direnci, diyabet, yüksek tansiyon, kalp hastalığı gibi riskleri önlemek için sağlıklı bir yaşamı benimseyerek düzenli kontroller yaptırılmalıdır.
https://biruni.com.tr/wp-content/uploads/2024/05/18-Mayis-Avrupa-Obezite-Gunu.jpg10801080Halis Kenan Yılmazhttps://biruni.com.tr/wp-content/uploads/2024/01/Biruni_Logo.pngHalis Kenan Yılmaz2024-05-18 14:50:422024-05-22 14:53:0318 Mayıs Avrupa Obezite Günü
Bu web sitesi, size mümkün olan en iyi kullanıcı deneyimini sunabilmek için çerezleri kullanır. Çerez bilgileri tarayıcınızda saklanır ve web sitemize döndüğünüzde sizi tanımak ve ekibimizin web sitesinin hangi bölümlerini en ilginç ve yararlı bulduğunuzu anlamasına yardımcı olmak gibi işlevleri yerine getirir.
Kesinlikle gerekli çerezler
Çerez ayarları tercihlerinizi kaydedebilmemiz için kesinlikle gerekli çerezler her zaman etkin olmalıdır.
Bu çerezi devre dışı bırakırsanız, tercihlerinizi kaydedemeyiz. Bu da, bu web sitesini her ziyaret ettiğinizde çerezleri tekrar etkinleştirmeniz veya devre dışı bırakmanız gerekeceği anlamına gelir.
Ek çerezler
Bu web sitesi aşağıdaki ek çerezleri kullanır:
Performans çerezleri
Performans çerezleri, ziyaretçilere daha iyi bir kullanıcı deneyimi sunmaya yardımcı olan web sitesinin temel performans indekslerini anlamak ve analiz etmek için kullanılır.
İşlevsel çerezler
İşlevsel çerezler, web sitesinin içeriğini sosyal medya platformlarında paylaşmak, geri bildirim toplamak ve diğer üçüncü taraf özellikleri gibi belirli işlevlerin gerçekleştirilmesine yardımcı olur.
Analiz çerezleri
Analitik çerezler, ziyaretçilerin web sitesiyle nasıl etkileşime girdiğini anlamak için kullanılır. Bu çerezler, ziyaretçi sayısı, hemen çıkma oranı, trafik kaynağı vb. Gibi ölçümler hakkında bilgi sağlamaya yardımcı olur.
ÇEREZ
SÜRE
AÇIKLAMA
_ga
2 Yıl
Google Analytics tarafından yüklenen _ga çerezi, ziyaretçi, oturum ve kampanya verilerini hesaplar ve ayrıca sitenin analiz raporu için site kullanımını takip eder. Çerez, bilgileri anonim olarak saklar ve benzersiz ziyaretçileri tanımak için rastgele oluşturulmuş bir sayı atar.
_ga_D0Q0R9HZ06
Süresiz
Bu çerez, Google Analytics tarafından yüklenir.
_gat_UA-74655999-1
1 Dakika
Web sitesi sahiplerinin ziyaretçi davranışını izlemesine ve site performansını ölçmesine olanak sağlamak için Google Analytics ve Google Etiket Yöneticisi tarafından ayarlanan _gat çerezinin bir varyasyonu. Addaki desen öğesi, ilgili olduğu hesabın veya web sitesinin benzersiz kimlik numarasını içerir.
_gcl_au
3 Ay
Hizmetlerini kullanan web sitelerinin reklam verimliliğini denemek için Google Etiket Yöneticisi tarafından sağlanmıştır.
_gid
1 Gün
Google Analytics tarafından yüklenen _gid çerezi, ziyaretçilerin bir web sitesini nasıl kullandığına ilişkin bilgileri depolarken aynı zamanda web sitesinin performansına ilişkin bir analiz raporu oluşturur. Toplanan verilerden bazıları, ziyaretçi sayısını, bunların kaynağını ve anonim olarak ziyaret ettikleri sayfaları içerir.
Pazarlama çerezleri
Pazarlama çerezlerini kabul ettiğinizde, ilgi alanlarınıza uyan uygun içeriği sunmamız için cihazınıza çerezler yerleştirmemize izin vermiş olmaktasınız. Bu çerezler, ilgi alanlarından oluşan bir profil oluşturmak ve bizim sitelerimizde ve üçüncü taraf sitelerde size uygun içerikler göstermek üzere reklam ortaklarımız tarafından veya bizim tarafımızdan web sitemiz üzerinden ayarlanabilmektedir. İlgi alanlarına uyan içerikler sunabilmek için, sitemizde bize sağladığınız kişisel bilgilerle birlikte etkileşimlerinizi kullanmaktayız. Üçüncü taraf sitelerde size uygun içerikler sunmak için, bu bilgileri paylaşacağız ve şifrelenmiş bir e-posta adresi veya cihaz kimliği gibi bir müşteri tanıtıcısını reklam platformları ve sosyal ağlar gibi üçüncü taraflarla paylaşacağız. Pazarlama çerezlerini kabul etmek istemezseniz, bu çerezleri cihazınıza yerleştirmeyeceğiz ve bu durumda sunduğumuz içerikler size daha az uygun olabilir.
ÇEREZ
SÜRE
AÇIKLAMA
_fbp
3 Ay
Bu tanımlama bilgisi, Facebook tarafından, web sitesini ziyaret ettikten sonra Facebook’ta veya Facebook reklamcılığı tarafından desteklenen bir dijital platformda reklam görüntülemek üzere ayarlanır.
datr
2 Yıl
Bu çerez, oturum açmış kullanıcıdan bağımsız olarak Facebook'a bağlanmak için kullanılan web tarayıcısını tanımlamaktır. Bu tanımlama bilgisi, Facebook'un güvenlik ve site bütünlüğü özelliklerinde önemli bir rol oynar.
fr
3 Ay
Facebook bu tanımlama bilgisini, Facebook pikseli veya Facebook sosyal eklentisi olan sitelerde, web genelinde kullanıcı davranışını izleyerek kullanıcılara alakalı reklamlar gösterecek şekilde ayarlar.
sb
2 Yıl
Facebook tarafından kullanılan bir çerezdir.
Tercihlerinizi kaydedebilmemiz için lütfen önce Kesinlikle gerekli çerezleri etkinleştirin!
Alerjik Hastalıkların Artışı ve Mikrobiyota
/in Faydalı BilgilerAlerjik hastalıkların görülme sıklığında son yıllarda büyük bir artış yaşanmaktadır. Bu artışın altında yatan en önemli nedenler arasında genetik yatkınlık, çevresel maruziyetler, gıda katkı ve boya maddeleri, kimyasallar gibi vücuda yabancı maddelerin günlük hayatımıza daha fazla dahil olması ve koruyucu mikrobiyal floramızın zayıflaması bulunmaktadır. Özellikle batı toplumlarında alerjik hastalıkların artış gösterdiği bildirilmektedir. Bu durum, şehirleşme ve modern yaşam tarzıyla birlikte küçük yaştaki çocukların mikroorganizmalarla daha az karşılaşmasını ifade eden “hijyen teorisi” ile açıklanmaktadır.
Probiyotiklerin Mikrobiyota Üzerindeki Önemi
Probiyotikler, bağırsakta bulunan koruyucu mikrobiyota bariyerini güçlendirir. Bu sayede, bağırsak geçirgenliğini azaltarak alerjik protein yapılarının dolaşıma geçişini engellerler. Ayrıca, probiyotikler, bağırsak yüzeyini yabancı maddelere, toksinlere ve mikroplara karşı koruyan salgısal IgA antikor üretimini artırarak mukoza bağışıklığını da güçlendirirler.
Mikrobiyota ve Alerji İlişkisi
Alerji gelişen çocukların dışkı florası incelendiğinde, mikrobiyota biyoçeşitliliğinin ve yararlı bakterilerin azaldığı görülmüştür. Clostridia sınıfı bakterilerin gıda alerjilerine karşı koruyucu etkileri olduğu düşünülmektedir. Alerjik bünyeye sahip çocuklara dost bakterilerden olan Lactobacillus rhamnosus GG (LGG) ve Bifidobacterium Lactis (Bb-12) içeren besinler verildiğinde, alerji semptomlarının daha kolay kontrol altına alınabileceği belirtilmektedir. Gebelerde ve yeni doğanlara LGG verildiğinde, ileriki dönemlerde alerjik cilt hastalığı gelişme oranında %50 azalma saptanmıştır.
Bazı mikrobiyal bakterilerin veya metabolitlerinin, alerjileri önlemek veya tersine çevirmek amacıyla biyolojik tedavi aracı olarak kullanımı üzerine çok sayıda çalışma devam etmektedir. Bu araştırmalar, mikrobiyotanın alerjik hastalıkların önlenmesi ve tedavisindeki potansiyel rolünü ortaya koymayı hedeflemektedir.
Kaynak:
Mariona Pascal ve diğerleri. “Microbiome and Allergic Diseases.” Frontiers in Immunology, 2018. doi: 10.3389/fimmu.2018.01584.
Görünenin Ötesi Sergisi
/in HaberlerGeleceğin Bilim İnsanları Görünenin Ötesi Sergisi’nde Buluştu!
Halil Atamavcı İlkokulu, Necatibey İlkokulu, Göztepe İlkokulu ve Okyanus Koleji’nin değerli öğrencileri ve öğretmenleri, Görünenin Ötesi Sergimizde bizimle beraber oldular.
Çocukların merakını ve keşfetme arzularını görmek bizim için tarifsiz bir mutluluktu.
Sergi Bilgileri:
📅 Tarih: 14 Mart 2024’ten itibaren
🕛 Ziyaret Saati: 12:00 – 16:00
📍 Yer: Barbaros Mah. Fesleğen Sok. No:1/C Ağaoğlu My Office İş Merkezi 3B Ataşehir (Biruni Laboratuvarı Ataşehir-1 Şubesi)
👶 Yaş: Tüm yaş gruplarına açık, uygulamalı alanlar 6 yaş ve üzeri çocuklara yönelik
💸 Ücret: Sergimiz randevu alınarak ücretsiz olarak ziyaret edilebilmektedir.
📞 Bilgi ve randevu için: 0850 241 77 88
Çocuklarınızı eğlenceli ve eğitici bir bilim yolculuğuna davet ediyoruz.
#BiruniLaboratuvarı #GörüneninÖtesiSergisi
Adrenal Stres
/in POPÜLER BÜLTENLERAdrenal Stres , vücudun fiziksel ve psikolojik stres ile başa çıkma durumunun değerlendirilmesidir.
Kortizol, metabolizmanın birçok basamağında, özellikle protein, karbonhidrat ve yağ metabolizmasında rol alan, vücudun fiziksel ve psikolojik stres faktörlerine yanıt veren, inflamasyonu, kan şekerini ve kan basıncını kontrol eden, sinir sistemi, beyin fonksiyonları ve bağışıklık sistemi için önemli bir katabolizan hormondur.
DHEA ise kortizol ile birlikte çalışan ve protein, karbonhidrat ve yağların metabolizmasında rol oynayan, kan şekeri, kan basıncı, immün fonksiyon, kilo kontrolü ve hormon üretiminde önemli rol oynayan anabolizan bir hormondur. Bu iki hormonun dengede olması sağlık açısından önemlidir; hormonlardan birinin azlığı veya fazlalığı çeşitli hastalıklara neden olabilir.
Sağlıklı kişilerde, kortizol seviyeleri sabah pik yapar ve gün içinde azalarak saat 14.00-15.00 arasında en düşük seviyelerine iner, bu durum diurnal patern olarak adlandırılır. Kortizol düzeyleri sabah uyanmaya yakın artmaya başlar ve uyandıktan yaklaşık 30-45 dakika sonra hızlı bir pik yaparak ortalama kortizol artışının %50’sine ulaşır, bu durum Kortizol Uyanma Yanıtı (Cortisol Awakening Response – CAR) olarak tanımlanır. İnsomnia, uyku bozuklukları, hafıza kaybı, beyin sisi, konfüzyon, depresyon, anksiyete, yüksek kan şekeri, artmış insülin, tatlı yeme isteği, kilo alma (özellikle santral), yorgunluk, gastrointestinal disfonksiyon, sempatik yanıtın uzamasına bağlı yetersiz sindirim ve emilim, irritabilite, gece terlemeleri, hipertansiyon, bozulmuş immünite, düşük DHEA, progesteron, östrojen, testosteron (“kortizol kaçışı”, “pregnenolon kaçışı”) ve osteopeni/osteoporoz bu aksın disfonksiyonu nedeniyle ortaya çıkabilir.
Sistemik enfeksiyonlar, uykusuzluk gibi akut stres yaratan durumlar, alkolizm, hormon replasman tedavisi (HRT), oral kontraseptif kullanımı ve gebelik (artmış östrojen düzeyleri kortizol bağlayıcı globülin artışına neden olur), bazı ilaçlar (kortizon, antikonvülzanlar, amfetaminler), 5-HTP takviyesi tükürük kortizolünde artışa neden olabilir. Cushing sendromu, aşırı kafein tüketimi, hipertiroidizm ve örnek toplanmadan önce egzersiz yapılması HPA aksında disfonksiyona neden olabilir. Hipotalamopituitoadrenal (HPA) aks homeostazını bozan birçok hastalıkta kortizol paternleri bozulur. Depresyon, demans, post-travmatik stres bozukluğu (PTSB), kronik yorgunluk sendromu, diabetes mellitus, alkolizm, visseral adipozite, polikistik over, akut hastalıklar, sistemik hastalıklar ve multipl organ yetmezliği en belirgin örneklerdir.
Biruni Sağlıklı Yaşam Uzmanı
Biruni Sağlıklı Yaşam Laboratuvarı Danışmanı ve Klinik Biyokimya Uzmanı Dr. Süreyya Şahinoğlu, Adrenal Stres Profili’nin neleri analiz ettiğini ve bunun sağlığımız için önemini anlatıyor.
İyot Yetersizliği Hastalıklarının Önlenmesi Haftası
/in HaberlerSağlığımız için iyot neden gereklidir?
○ Bağışıklık sisteminin düzgün çalışması
○ Metabolizma ve kilo dengesi
○ Çocuklarda beyin gelişimi
○ Tiroid hormonlarının fonksiyonu
○ Üreme fonksiyonları
İdrarda İyot Testi ile iyot düzeyi ölçülerek uygun beslenme ve takviyelerle iyot eksikliği önlenebilir.
1-7 Haziran İyot Yetersizliği Hastalıklarının Önlenmesi Haftası
#BiruniLaboratuvarı #TıbbiTahlilLaboratuvarı #İyotYetersizliği #İyot
Geçirgen Bağırsak
/in POPÜLER BÜLTENLERGeçirgen Bağırsak ;
Bağırsak duvarı, bağırsağın içini çevreleyen tek sıra epitel hücrelerden oluşmuştur ve insan vücudu ile dış dünya arasındaki en geniş yüzeyli bariyerdir. Bu bariyerin bütünlüğünün korunması ve geçirgenliğin kontrolü bağışıklık için çok önemlidir. Bağırsak lümenindeki maddeler dolaşıma iki yolla karışabilir. İlki; enterositlerin fırçamsı kenarlarından transport, buna transsellüler yol denir. Pek çok besin maddesinin emilimi bu yolla olur. İkinci yol; hücrelerarası boşluklardan parasellüler geçiştir. Bu yoldan iyonlar, suda çözünen moleküller ve nadiren mikroorganizmalar geçiş yapar. Parasellüler geçiş “tight junction” (sıkı bağ) adı verilen protein yapıda kapılar tarafından kontrol edilir. Bu dinamik yapılar beslenme durumu, fiziksel aktivite, hormonal ve sinirsel sinyaller ve inflamatuvar medyatörler ile uyumlu şekilde açılır ve kapanır. Bağırsak sıkı bağları; besinlerin optimal emilimi ve transportu yanı sıra vücuda yabancı antijenlere karşı sistemin regülasyonu ve patojenlere tolerans ve immünite arasındaki dengenin sağlanmasında da görev alır.
Zonulin; mukozada oluşan protein yapıda bir molekül olup sıkı bağlardaki anahtar modülatördür. Bağırsak geçirgenliğini direkt olarak kontrol eder. Parasellüler geçirgenlik bozulduğunda dışkıda ve kanda zonulin seviyeleri yükselir.
Kalprotektin ve Alfa 1 Antitripsin; inflamasyon ile bozulan transsellüler geçirgenliğin göstergeleridir.
Zonulin, Kalprotektin, Alfa 1 Antitripsin artışı var ise, Geçirgen Bağırsak nedenleri araştırılmalıdır:
Bağırsak bariyeri; Tek sıralı epitel hücreleri, tight junction ( sıkı bağlar) bağları ve
paraselüler, transselüler geçirgenlik
25 Mayıs Dünya Tiroid Günü
/in HaberlerTiroid bezinin hastalıkları tiroid hormonlarının üretim bozukluklarına yol açar.
Bu da birçok bedensel fonksiyonun bozulmasına neden olur.
Tiroid bezi fonksiyon bozuklukları belli hormon testleri ile tespit edilebilir.
(T4, FT4, T3, FT3, TSH)
Fonksiyon bozukluğuna sebep olan etkenlerin saptanması için başka testler gerekir;
Örneğin, hayli yaygın olan Hashimato tiroiditi için
· Anti-Tg
· Anti-TPO
düzeyleri ölçülür.
25 Mayıs Dünya Tiroid Günü
#birunilaboratuvarı #tıbbitahlillaboratuvarı #tiroid
Histamin İntoleransı
/in HaberlerGeçmeyen bazı şikayetlerinizin altındaki gizli sebep histamin intoleransı olabilir.
Cilt; Kızarıklık; Kaşıntı, Kurdeşen, Ödem
Solunum Sistemi; Burnunu çekmek, Burnun tıkanması, Nefes almada zorluk
Merkezi Sinir Sistemi; Baş ağrısı, Beyin sisi, Tükenmişlik, Panik atak
Sindirim Sistemi; Karın ağrısı, Mide bulantısı, İshal/kabızlık, Reflü
Kalp Damar; Aritmi, Çarpıntı, Düşük tansiyon, Yüksek tansiyon
HERO Test, histaminin parçalanma hızını ölçerek olası histamin intoleransı varlığını gösterir.
#BiruniLaboratuvarı #TıbbiTahlilLaboratuvarı #Histaminİntoleransı #Histamin
Metabolik Sendrom Nedir? Tanı Kriterleri Nelerdir?
/in Faydalı Bilgilerİçindekiler
Metabolik sendrom, insülin direnciyle başlayan abdominal obezite, glukoz intoleransı veya diabetes mellitus, dislipidemi, hipertansiyon ve koroner arter hastalığı (KAH) gibi sistemik bozuklukların birbirine eklendiği ölümcül sonuçları olabilen bir endokrin bozukluklar bütünüdür.
Hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde erişkin popülasyonun %20 ile %30’unu etkilemektedir. Metabolik sendrom, insülin direnci sendromu, sendrom X, polimetabolik sendrom, ölümcül dörtlü ve uygarlık sendromu gibi farklı terimlerle de anılmaktadır.
Bu sendromu en çok, beslenmesi düzensiz, yoğun stres altında çalışan ve masa başında oturan, kişilerde görürüz.
Metabolik sendrom, insanın yaş ilerledikçe kalp ve/veya şeker hastası olma olasılığını artırır. Önlemek için hastalığı ortaya çıkaran risk faktörlerini yok etmek gerekir.
Metabolik Sendrom bileşenleri Nelerdir?
Obezite:
Karın çevresinde yoğun yağ birikimi, dislipidemi, hiperglisemi, hipertansiyon ve buna bağlı olarak ortaya çıkan kardiyovasküler hastalıklar için zemin oluşturduğu kabul edilmektedir. Metabolik sendromun en güçlü risk faktörlerinden biridir.
İnsülin direnci:
Vücudun insülini normal şekilde kullanamaması, kan şekerinin yükselmesine neden olur. İnsülin direnci karaciğerde yağlanma, karaciğer enzim yüksekliği ve hatta siroza neden olabilir.
Klinik pratikte HOMA-IR testi olarak bilinir ve 2.5 dan düşük olarak bildirilmektedir.
Hipertansiyon:
Spesifik bir nedene bağlı olmayan hipertansiyonun altında genellikle insülin direnci bulunmaktadır. İnsülin böbreklerden su ve tuz tutulumunu uyarmaktadır.
Hiperlipidemi:
Metabolik sendromlu hastalarda karın çevresinde yoğun yağ birikimi (viseral obesite) ve insülin direnci etkisi ile gelişen dislipidemi, HDL (iyi) kolesterol düşüklüğü ve trigliserit yüksekliği ile karakterizedir. LDL (kötü) kolesterol genellikle normal düzeylerde olmasına rağmen aterojenik ve küçük yoğun LDL alt gruplarında artış vardır. Hipertrigliseridemi ve HDL düşüklüğü kardiyovasküler hastalık riskini arttırır.
Koroner Arter Hastalığı:
Metabolik sendrom erken oluşan ateroskleroz için risk faktörü olarak kabul edilmektedir. Metabolik sendromlu hastalarda KAH riski 3 kat artmıştır.
Polikistik Over Sendromu:
İnsülin direnci ile ortaya çıkan, adet düzensizliği ile kendini belli eden, yumurtalıklarda çok sayıda iyi huylu kistin oluşumu ile gelişen bir kadın hastalığıdır. Erken yaşlarda kardiyovasküler hastalık görülme riskinin artırır.
Endotel Disfonksiyonu
Hiperkoagülabilite
Subklinik İnflamasyon
Metabolik sendrom’lu vakalarda, CRP düzeyleri arttıkça kardiyovasküler risk artar. CRP’nin zeminde var olan de varolan bir subklinik inflamasyonu gösterdiği ve bu sürecin ilerleyerek DM ve ateroskleroz a neden olduğu düşünülmektedir.
Metabolik Sendrom Tanı Kriterleri Nelerdir?
Türkiye Endokrinoloji Metabolizma Derneği, Metabolik Sendrom Çalışma Grubunun önerdiği, Metabolik Sendrom Tanı Kriterleri
Aşağıdakilerden en az biri;
ve
Aşağıdakilerden en az ikisi:
Metabolik Sendromun Belirtileri Nelerdir?
Belirtiler genellikle diğer sağlık problemleriyle karıştırılabilir, bu yüzden düzenli sağlık kontrolleri önemlidir.
Metabolik Sendrom Nasıl Önlenir?
Metabolik sendromun önlenmesi, sağlıklı yaşam tarzı seçimleri ile mümkündür. Aşağıdaki stratejiler, metabolik sendrom gelişimini önlemede etkilidir:
Düzenli Fiziksel Aktivite:
Düzenli fizik aktivite insülin direncini düzelterek glukoz, lipid ve kan basıncı kontrolünü sağlar ve kardiyovasküler fonksiyonları düzeltir. Kilo alımının engellenmesi için düzenli olarak hergün 45-60 dakika fizik aktivite yapılmalıdır. Kardiyovasküler risk azalması için ise günde 10,000 adım atılması önerilmektedir.
Sağlıklı Beslenme:
Taze meyve ve sebze, tam tahıllar ve sağlıklı yağlar içeren, düşük tuz ve şekerli yiyeceklerden kaçınan bir diyet, kolesterol ve kan basıncını düzenlemeye yardımcı olur.
Kilo Kontrolü:
Sağlıklı bir vücut ağırlığını korumak, özellikle karın bölgesindeki yağlanmayı azaltarak, metabolik risk faktörlerini düşürür.
Sigarayı Bırakmak:
Sigara içmek, kalp hastalıkları ve diğer sağlık sorunları için önemli bir risk faktörüdür. Bırakmak, bu riskleri azaltır.
Düzenli Sağlık Kontrolleri:
Yüksek kan basıncı, yüksek kolesterol ve yüksek kan şekeri gibi risk faktörlerinin erken teşhisi ve yönetimi, metabolik sendromun önlenmesinde kritik öneme sahiptir.
Erken teşhis, etkili yönetim ve yaşam tarzı değişiklikleri, metabolik sendromun yol açabileceği sağlık sorunlarını önemli ölçüde azaltabilir.
19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı
/in Haberlerİlke ve inkılaplarının ışığında birinci vazifemizi hiç unutmadık!
19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramımız Kutlu Olsun!
#BiruniLaboratuvarı #TıbbiTahlilLaboratuvarı #19Mayıs
18 Mayıs Avrupa Obezite Günü
/in HaberlerTürkiye’de 15 yaş üzerinde obezite görülme sıklığı yaklaşık %31’dir.
Obezite durumunda insülin direnci, diyabet, yüksek tansiyon, kalp hastalığı gibi riskleri önlemek için sağlıklı bir yaşamı benimseyerek düzenli kontroller yaptırılmalıdır.
18 Mayıs Avrupa Obezite Günü
#BiruniLaboratuvarı #TıbbiTahlilLaboratuvarı #AvrupaObeziteGünü #ObeziteGünü #Obezite