ISAC Alerji Testi
ISAC Alerji testi tanısını çok üstün bir seviyeye taşıyan yepyeni bir yöntem. Moleküler Alergoloji’de hastanın spesifik IgE profilini detaylı bir şekilde veren özgün alerjen komponentlerine sensitizasyon ölçülür. Bu sayede, çapraz reaksiyona bağlı semptomlar açıklanır ve hastanın yönetiminde risklerin değerlendirilmesine yardımcı olur.
ISAC Alerji testi ise 48 farklı ana alerjen kaynaktan 112 alerjen komponentinin aynı anda tespit edilmesini sağlar. Duyarlı hastaların gerçek sensitizasyon profiline ışık tutarken, çapraz reaksiyona giren proteinler sayesinde ISAC Alerji testi, proteinlerin türetildiği 48 ana alerjen kaynağa ek olarak yüzlerce alerjen komponent hakkında bilgi verebilir.
Alerji testi, normalde zararlı olmayan bir maddeye karşı vücudun aşırı reaksiyonudur ve eski Yunanca’ da “değişik reaksiyon” anlamına gelir. Alerjenler genellikle protein veya glikoprotein, nadir olarak da polisakkarid yapısında makro moleküller olup, insanda IgE antikor cevabını indüklerler.
Son yıllarda alerjik hastalıkların sıklığının giderek artması nedeniyle, tanısal yaklaşım büyük önem kazanmaktadır. Alerjik hastalıkların tanısında, tüm hastalıklar da olduğu gibi ilk basamak, hastanın semptomlarının ayrıntılı sorgulandığı iyi bir öykü alınması ve özellikle alerjik hastalıkların klinik belirtilerinin arandığı sistemik bir muayenenin yapılmasıdır. Öykü ve fizik muayene sonrasında uygun laboratuvar testlerinin istenmesi ve bunların klinik yorumu son derece önemlidir.
Alerjiler, başta sanayileşmiş ülkeler olmak üzere sağlık ve sosyoekonomik açıdan dünya genelinde çok büyük bir yüktür. Avrupa’daki nüfusun % 40’dan fazlası halen en az bir alerjiden muzdariptir. Bu alerjik hastaların yaklaşık % 70’i polisensitizedir. Çocuklar genellikle atopik dermatit, alerjik rinit ve alerjik astımdan etkilenmektedir. Konvansiyonel tanıları tamamlayan, doğruluğu yüksek in vitro tanılar; optimal hasta yönetimi ve etkili tedavi için gereklidir. Multipleks sistemler, tek bir testte kapsamlı ve ayrıntılı bir hasta profili sunarak tedavi prosedürlerini düzenler.
Spesifik IgE antikorları, insan serumunda ve plazmasında spesifik bir alerjene karşı geliştirilen sensitizasyon sonucu görülür. Dolaşımdaki IgE antikorlarının ölçümü, bir alerjene duyarlılığın nesnel olarak değerlendirmesini sağlar. Genel olarak düşük IgE antikoru seviyeleri düşük bir klinik hastalık olasılığına işaret ederken, alerjene karşı yüksek antikor seviyeleri klinik hastalıkla korelasyon halindedir.
Kantitatif testin klinik değeri
- IgE antikorlarının artışı, klinik semptomlar oluşmadan sensitizasyonu erken bir aşamada tespit edilebilir.
- Alerjik hastalığın ilerlemesini anlamada yardımcı olur.
- Alerjenin yükünü açıklamaya yardımcı olur.
- Hastalığın yönetilebilmesi için uygun tedavinin belirlenmesine olanak sağlar.
ImmunoCAP Ana Alerjenler ve ImmunoCAP Komponentler
Alerji tanısı, hastanın ayrıntılı bir olgu öyküsü, klinik gözlemler ve Spesifik IgE testinin sonuçlarına dayanır. IgE antikorlarının varlığını saptamak için ImmunoCAP Alerjenleri veya ImmunoCAP Alerjen Komponentleri kullanmak, şüpheli alerji hastalarının güvenilir tanılarına yardımcı olmak için, ana alerjen veya alerjen alt komponentleri tespit etme imkanı sağlar.
- Spesifik IgE antikor düzeylerini bilmek, aşağıdaki konularda rehberlik eder:
- Her hastaya uygun bireysel tedavi yöntemi belirleme
- Hedef alerjene maruz kalınmasının azaltılması
- Toleransın gelişiminin takibi (gıda alerjisi, spesifik immünoterapi)
- Optimize edilmiş bireysel tıbbi tedavi planlarının kolaylaştırılması (zaman ve doz)
ImmunoCAP Ana Alerjenlerin Klinik Değeri
ImmunoCAP alerji testinden gelen sonuçlar, alerjik reaksiyona neden olan spesifik alerjeni tespit etmek ve negatif olan alerjenleri elimine etmek için kullanılır. Sonuçlar, zamanla antikorların spesifik IgE seviyelerinin izlenmesinde de yardımcı olabilir. IgE antikorlarının artışı, erken tanı aşamasında saptanabilir, bu da klinik semptomlar gelişmeden önce sensitizasyona işaret eder ve aşağıdaki risk altındaki hastaların tanımlanmasına yardımcı olur:
- Alerji gidişatı – Ciltte oluşan semptomların solunum semptomlarına dönüşmesi
- Şiddetlenme – Hafif semptomların şiddetli semptomlara dönüşmesi
- Kronikleşme – Yinelenen semptomların kalıcı semptomlara dönüşmesi
ImmunoCAP Alerjen Komponentlerin Klinik Değeri
Moleküler Alergoloji, alerji tanılarına yönelik en son teknolojiye sahip yaklaşımdır. Burada tanımlanan tekli alerjen bileşenleri, geleneksel olarak kullanılan alerjen ekstraktları yerine, moleküler protein bazlı spesifik IgE’lerin saptanması için kullanılır (Şekil 1). Tekil alerjen komponentleri doğrudan alerjen kaynağından izole edilen veya rekombinant şekilde üretilen, yüksek oranda saflaştırılmış proteinlerdir.
Bu komponentlere karşı geliştirilen hassasiyetler ayrı tekil testlerle ölçülerek hastanın hangi komponente duyarlı olduğu kesin moleküler seviyede belirlenir. Bu durum alerjen ekstraktlarını baz alarak yapılan testlerden daha yüksek seviyede standardizasyon ve ayırt edici tanı imkanı sağlar. Moleküler Alergoloji sistemleri, alerjinin hassas tetikleyicisini belirleyebildikleri için, risk değerlendirmesi ve tedavi kararlarını kolaylaştıran güçlü bir tanı oluşturma aracıdır.
Şekil 1. Temel bir alerjen kaynağından, özgün alerjen komponentleri
Alerjen komponentleri bize ne anlatabilir?
Alerjen komponentleri, yapısal benzerliğe sahip olarak farklı protein aileleri altında gruplanmış proteinlerdir. Kaynaklarda farklı miktarlarda bulunan ve farklı kararlılıklara sahip bu komponentlere karşı geliştirilen hassasiyetin nedeni ortak grup özelliklerinden kaynaklanmaktadır. Bu proteinlerin özelliklerine bağlı olarak, hastanın geliştirdiği sensitizasyon farklı sonuçlar doğurur. Bazı alerjen komponentleri spesifik, bazıları çapraz reaktiftir.
Moleküler Alergoloji Başka Hangi Katkıyı Sağlar?
Moleküler Alergoloji ile gelişmiş tanı için temel bir alerjen kaynağından, özgün alerjen komponentleri üretilebilir. Bu komponentlere karşı sensitizasyon ayrı bir testte bireysel olarak ölçülür ve kesin bir moleküler seviyede, hastanın hangi komponente duyarlı olduğu belirlenir. Bu bilgi, alerjinin yüksek hassassiyetle teşhisi için temel sağlar. Moleküler Alergoloji’de ekstrakt bazlı testler, komponent spesifik analizlerle birlikte kullanılır.
Ekstrakt hastanın hangi alerjen kaynağına karşı sensitizasyon gösterdiğinin cevabını verirken, alerjen komponentleri risk, spesifiklik ve çapraz reaksiyon hakkında hayati bilgilerin elde edilmesini sağlar.
1) Klinik reaksiyon riskini belirler
Moleküler Alergoloji, sensitizasyonla bağlantılı risk üzerine sonuçlar çıkarır. Kararlı alerjen komponentlerine sensitizasyon, sistemik reaksiyonların yanı sıra lokal reaksiyonları da ortaya çıkarabilirken, kararsız komponentlere sentisizasyon esas olarak lokal reaksiyonlarla bağlantılıdır.
Şekil 2. Sık görülen alerjen proteinleri ile ilişkili risk düzeyleri
Spesifik komponentler – alerji kaynaklarını açığa çıkaran benzersiz ipuçları sağlar.
Her alerjen kaynağı tipik olarak hem spesifik hem de çapraz reaktif alerjen komponentleri içerir. Spesifik alerjen komponentler, hemen hemen elde edildikleri kaynaklarla benzersiz olarak ilintilidir ve sadece sınırlı sayıdaki yakından ilişkili türlerde az miktarda bulunur. Her alerjen kaynağı bir veya birkaç spesifik alerjen komponenti içerebilir. Bunların herhangi birine sensitizasyon, kişide gerçek bir sensitizasyon olduğunu gösterir; bu ilgili alerjen kaynağının klinik semptomların başlıca nedeni olduğu anlamına gelir.
2) Çapraz reaksiyona bağlı semptomları açıklar
Çapraz reaksiyon veren antikorlar tarafından ortaya çıkarılan semptomlar, hasta yönetimi ve uygun kaçınma tavsiyesi vermek için önemli olan gerçek sensitizasyonun neden olduğu belirtilerden ayırt edilebilir. Sadece çapraz reaksiyon sensitizasyonun tespit edildiği durumlarda, primer sensitizörü bulmak gereklidir.
Çapraz reaktif komponentlerin tanımlanması
Tedaviye başlamadan önce alerjinin tam tetikleyicisinin tespit edilmesi önemlidir. Bununla birlikte hastaların; deri testlerinde ve ekstrakt bazlı antikor testleri gibi klinik testlerde alerjenlerin çapraz reaksiyon göstermesi yaygın karşılaşılan bir durumdur. Allerjen kaynaklarının ve en önemli pan-alerjenlerinin her birinin bileşenlerinin analizi, alerji semptomlarının tam tetikleyicilerinin hızlı ve doğru bir şekilde tespit edilmesini sağlar.
Çapraz reaksiyon, huş ağacı poleniyle ilişkili gıda alerjisi, bir çok huş poleni alerjisi hastasını etkileyen bir sendrom tarafından örneklenebilir. Çapraz reaksiyonun temelini oluşturan moleküler sebep, huş ağacı polen alerjisi olan hastaların Bet v 1 komponentine özgü spesific IgE antikorlarına sahip olmalarıdır. Bet v 1, pek çok gıdada ilgili proteinlere, örneğin soya ve yer fıstığı ile yapısal benzerliğe sahiptir. Böylece, hastanın Bet v 1 huş ağacına karşı IgE antikorları soya ya da fıstık bu ilgili proteinlerle çapraz reaksiyona girer.
Şekil 3 : PR-10, Protein- ısıya ve sindirime duyarlıdır. Pişmiş gıdalar sıklıkla tolere edilir. Çoğunlukla OAS gibi lokal semptomlar ile ilişkilidir. Polenlere, meyve ve sebzelere gösterilen alerjik reaksiyonlarla ilişkilidir.
3) Uygun Terapinin Seçimi- Spesifik İmmünoterapi (SIT) için doğru hastaları belirlemeye katkıda bulunur.
Başarılı bir Spesifik İmmünoterapi için spesifik alerjen komponentlerine karşı sensitizasyonun belirlenmesi gereklidir. İlgili alerjen kaynağından ekstrakte edilen komponente karşı gerçek bir sensitizasyon geliştiren hastalarda uygulanacak tedavinin sonucu bu bulgular ışığında olumlu yönde olacaktır. Hasta birincil olarak alerjen ekstraktlarının ana bileşenlerine karşı hassaslaştığı zaman SIT’lerin başarı olasılığı yüksektir. Sadece moleküler alerji tanıları bu tür derinlemesine bilgileri sunabilir. Daha sonra en uygun tedavi yöntemi seçilebilir ve hastalar gereksiz yere alerjenlerden uzak durma stresinden veya etkisiz SIT’lerden kurtulur.
Şekil 4 : Rekombinant alerjen bazlı tanı testleri ile huş ağacı ve çayır otu alerjene özgü spesifik immunoterapi
Protein Stabilitesi ve Miktarı
Gıda alerjeni komponentleri, ısıtılmaya ve sindirime karşı farklı stabilite gösterir ve alerjen kaynağındaki içerikleri değişebilir. Hem stabilite hem de miktar, komponentin ait olduğu protein ailesi tarafından yansıtılır. Bu nedenle, hastanın sensitizasyon profili ve tanımlanan komponentlerin hangi aileye ait olduğunu bilmek suretiyle sensitizasyonlar ile ilişkili riski değerlendirmek mümkündür.
Şekil 5 : Bir alerjen familyasındaki yapısal benzerliğe bağlı olarak allerjen moleküllerinin immünoglobulin E (IgE) seviyeleri. a. 2S albüminleri (fındık, bakliyat ve tohumlarda stabil depolama proteinleri) arasında değişken, sınırlı çapraz reaktivite. b. Bet v 1-PR-10 homolog gıda alerjenleri arasında değişken çapraz reaktivite. c. Profilinlerin güçlü şekilde korunmuş ve benzer yapısına bağlı olarak yüksek çapraz reaktivite (polen, lateks ve gıdalarda) |
Örneğin yumurta alerjisinde Gal d1 (ovomukoid) ana alerjendir ve alerjik reaksiyon şiddetinin bir göstergesi olarak kullanılır. Isıya-duyarlı Gal d2 (ovalbümin), Gal d3 (konalbümin) ve Gal d4 (lizozim) bileşenlerine karşı duyarlılıklar, yalnızca çiğ veya hafif pişmiş yumurta tüketimiyle ortaya çıkan belirtilerle ilişkilidir. Ovalbümin aşılarda kullanılır ve lizozim koruyucu madde olarak kullanılır, dolayısıyla bu bileşenlere karşı duyarlılığı olan hastalar ilgili bileşeni içeren ilaç veya gıda ürünlerine karşı reaksiyon gösterebilir. Yine benzer şekilde Bos d8’e (kazein) karşı reaksiyon, süt ve süt ürünlerine karşı güçlü bir alerjiye işaret eder. Kazein sıklıkla bir katkı maddesi olarak kullanılır, bu nedenle kazeine karşı duyarlılık çikolata veya patates cipsi gibi pek çok farklı gıdalara karşı duyarlılığa neden olabilir. Bos d (laktoferrin), Bosd4, Bos d5 ve Bos d6 bileşenleri ısıya karşı duyarlıdır ve bu bileşenlere karşı duyarlılıklar esas olarak taze süte karşı olan reaksiyonlarla ilişkilendirilir. Bos d6’ya (sığır serum albümini) karşı antikorlar ayrıca sığır etine karşı bir reaksiyona da neden olabilir.
Şekil 6 : Alerji tanısı için serolojik testler
ImmunoCAP ISAC Alerji Testi(İmmuno Solid-phaseAllergenChip)
Serumda IgE antikorlarının saptanması tip I alerjilerin teşhisinde önemli bir rol oynamaktadır. Şu anda kullanılan ekstrat bazlı spesifik IgE antikorları yöntemi İmmunoCAP-FEIA, alerji tanısında altın standarttır. Ancak bu test sadece sınırlı sayıdaki alerjenlerin eşzamanlı ImmunoCAP ISAC yarı kantitatif bir testtir ve sonuçlar, 0.3 – 100 ISU-E ölçme aralığı içinde spesifik IgE antikor düzeyleri ISAC Standart Birimlerde (ISU) bildirmektedir. |
ISAC Alerji Testi Avantajları:
112 alerjenik proteinin eşzamanlı analizi,hastanın klinik durumuna neden olan alerjenleri tek bir kan örneğinden tam ve hızlı bir şekilde belirlememize olanak tanır. Alerjenik protein çalışmalarının çok geniş yelpazesi, beklenmedik hassaslaşmaları vurgulamayı ve/veya diğerlerini ekarte etmeyi mümkün kılmaktadır. Sonuç olarak analiz, kişiye özel bir tedaviye yol açarak, tanıdaki iyileşme ile bireysel bir sensitizasyon profili elde etmeyi sağlar. Bütün bunlar hastanın yaşam kalitesinin artmasına yardımcı olurken, analizin ekonomik maliyeti, tek tek spesifik IgE’lerin analiz edilmesinden çok daha azdır. Çoğu alerjik hasta sayısız alerjene pozitif test sonuçları verir ve farklı alerjenler ve reaksiyonların rolü ile ilgili kesin olmayan tıbbi geçmişi nedeniyle semptomların gerçek nedeni belirlenemeyebilir.
Bu hastaların tanı ve tedavisinde ImmunoCAP ISAC;
- Duyarlı hastaların gerçek sensitizasyon profiline ışık tutar.
- Şiddetli gıda ile ilgili reaksiyonlar için potansiyel riski ortaya çıkarır.
- Tedaviye yetersiz yanıt veren hastalarda IgE antikor profilini belirler.
Çapraz reaksiyona giren proteinler sayesinde ImmunoCAP ISAC Alerji testi, proteinlerin türetildiği 48 ana alerjen kaynağa ek olarak yüzlerce alerjen komponenti hakkında bilgi verebilir. ImmunoCAP ISAC, beklenmeyen duyarlılıkları ortaya çıkarabilir veya geniş bir alerjen serisi için IgE sonuçlarını vererek alerjiyi ekarte etmeye yardımcı olabilir. Sonuç olarak, hastalar açısından etkili ve optimize edilmiş tedavi prensipleri daha erken başlatılabilir ve hasta sağlığı temin edilirken, yaşam kalitesi arttırılmış olur.
Çapraz reaksiyon veren alerjen komponentleri daha yaygın olarak dağılır ve çok geniş bir yelpazede alerjen kaynakları arasında paylaşılabilir. Yapısal benzerliklerinin yüksek olması nedeniyle, IgE antikorunun çapraz reaksiyonuna neden olabilirler.
Farklı protein ailelerinden gelen bileşenler şiddeti değişen belirtiler ortaya çıkarmaktadır. Dolayısıyla, moleküler profilleme bir hastada anafilaktik şok gibi ciddi sistemik reaksiyonlar riskinin düşük veya yüksek olup olmadığını belirleyebilir. Sonrasında, hayati tehlike oluşturan reaksiyon riski altındaki hastalara, alerjenden kaçınma ve acil durumlarda alınması gereken uygun tedbirler konusunda tavsiyelerde bulunulabilir. Örneğin, eğer bir hasta profilinler ailesindeki alerjenlere karşı duyarlı ise, genel olarak daha hafif semptomlar beklenebilir. Depo proteinleri ailesine ait alerjenlere karşı duyarlı olan hastalarda ise hayati tehlike oluşturan sistemik reaksiyonların görülme riski yüksektir. Ayrıca, protein ailelerinin ısıya dayanıklıklarında farklılıklar bulunması gıda alerjilerinde önemli bir rol oynamaktadır.
Oral alerji sendromu (OAS) prevelansı artmaktadır. Şu anda İngiltere’de birincil bakım uygulamalarında nüfusun yaklaşık % 2’sini etkilediği bildirilmektedir. Klinik öykü ile sıklıkla teşhis edilebilmesine rağmen, çiğ meyve veya sebzeleri veya bazen çiğ kuruyemişleri yedikten sonra tipik oral semptomları olan hastalar için doğrulayıcı testlere ihtiyaç artmaktadır. Oral alerji sendromu olan hastalar ile fındık alerjisi olan hastalar arasındaki semptomların çakışması, genellikle, hasta yönetiminde bilgilendirmek ve riski sınıflandırmak için mevcut testleri kullanarak daha kesin bir tanımlama gerektiren bir alandır. ISAC Alerji testi ile çok sayıda rekombinant proteinlerin test edilmesi hastaların PR-10 ve / veya profilin proteinlerine (sadece birleşik düşük şiddetli klinik reaksiyon riski) veya lipid transfer proteini veya fıstık depolama proteinlerine (şiddetli reaksiyon riski daha yüksektir) reaksiyonun açıklığa kavuşturulmasında özellikle yararlıdır.
ISAC Endikasyonları:
- Polisensensitize olan hastalarda teşhisin iyileştirilmesi.
- Özellikle konvansiyonel alerji testlerinin pozitif sonuçları ile semptomlar arasında net bir korelasyon gözlenmeyen hastalarda tanı hatalarını önlemek.
- Alerjen Spesifik İmmünoterapi açısından oluşabilecek terapötik hataları önleme.
- Allerji açısından tutarsız klinik geçmişi olan ve/veya tedaviye yetersiz yanıt veren vakaları değerlendirmek.
- İdyopatik anafilaksi anamnezi olan hastaların değerlendirilmesi
- Beklenmeyen duyarlılıkları saptamak.
ISAC ALERJEN PROTEİN AİLELERİ
ImmunoCAP ISAC Alerji testi tek bir adımda büyük bir miktarda alerjene ait spesifik IgE antikor bilgisi sağlar. Çapraz reaksiyona giren proteinler sayesinde ImmunoCAP ISAC, proteinlerin türetildiği 51 kaynağa ek olarak yüzlerce alerjen kaynağı hakkında bilgi verebilir.
ISAC Immunocap Çapraz Reaksiyon Haritasını İncelemek İçin Lütfen Tıklayınız
Depo proteinleri |
|
Profilin (1) |
|
PR-10 proteini, Bet v 1 homologu (1) |
|
Polcalcin (Kalsiyuma bağlanan proteinler) (2) |
|
LTP (spesifik olmayan Lipid Transfer Proteinler, nsLTP) (1) |
|
CCD (2) |
|
Lipokalin (3) |
|
Parvalbümin (3) |
|
Serum albümini (3,4) |
|
ISAC ÖNEMLİ ALLERJEN KOMPONENTLERİ
Gal d 1, Ovomucoid (yumurta beyazı) (3) |
|
Tropomiyozin (3) |
|
Ara h 1, 2, 3, 6, 8 ve 9 (yer fıstığı) (3) |
|
Gly m 4, 5 ve 6 (soya) (3) |
|
Alt a 1 (Alternaria) (3) |
|
Tri a 19, Omega-5 gliadin (buğday) (5,6,7) |
|