ALCAT Test

ALCAT Test; gıdalar, gluten, kazein, candida, gıda katkı ve boya maddeleri, bitkisel ve kimyasal ilaçlara karşı vücudun verdiği doğal bağışıklık yanıtını ölçen bir testtir. Kişiye özel kronik inflamasyon yaratan gıdaları ve kimyasalları tespit ederek, özel eliminasyon programı sunar.

ALCAT Testin Sağlığımıza Katkıları Nelerdir?
• Kilo kontrolü
• Inflamasyon kontrolü
• Bağışıklığın güçlenmesi
• Sağlıklı yaşam
• Günlük performansa olumlu etki

#BiruniLaboratuvarı #TıbbiTahlilLaboratuvarı #AlcatTest #Alcat

 

Haberler

4 Nisan Dünya Sokak Hayvanları Günü

Bugün 4 Nisan Dünya Sokak Hayvanları Günü. Bu anlamlı günde Biruni Laboratuvarı olarak Eliza’nın, Biruni Genetik olarak da Masal’ın Yedikule Hayvan Barınağı’nda koruyucu ailesi olmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Ailemize hoş geldiniz 🐶 ❤️

Sevgi paylaştıkça çoğalır, güç ve anlam kazanır. Biruni Laboratuvarlar Grubu olarak tüm canlıların bu dünyada eşit yaşam haklarına sahip oldukları bilinciyle ve sevginin iyileştirici gücüne olan inancımızla doğaya ve insana olan duyarlılığımızı, sokaklarda yaşayan can dostlarımızın mutlu bir yaşam sürdürebilmeleri için de gösteriyoruz.

Hep birlikte sokaklarda ve barınaklarda yaşayan can dostlarımızın hayatlarını güzelleştirebiliriz. Ailemizin sevimli üyeleri Masal ve Eliza ile bizleri buluşturan ve bu sevgi bağına köprü olan @yedikulebarinak_official Sevgili Meral Hanım ve Arzu Hanım’a çok teşekkür ederiz.

 

Haberler

Böbrek Sağlığınıza Dikkat!

Böbrek sağlığınızı korumak için sıcak havalarda yeterli su tüketimine özen gösteriniz.

Renal Panel Testi böbrek fonksiyonunu kontrol ederek böbrek sağlığınız hakkında bilgi verir.

Biruni Sağlıklı Yaşam

Biruni Sağlıklı Yaşam Laboratuvarı Akademi Eğtimleri

Biruni Laboratuvarı sağlıklı yaşam danışmanı Dr. Semra Levent tarafından düzenlenen ” Biruni Sağlıklı Yaşam Laboratuvarı Akademi Eğitimleri ” Biruni Laboratuvarı Etiler şubesinde gerçekleştirildi.

 

ColoAlert Test

Kolon kanseri evre I veya II gibi erken dönemlerde saptandığında, hastaların %90’ında tamamen tedavi edilebilmektedir. Bu nedenle, kolorektal kanserin taranması ve erken tespiti kritik öneme sahiptir.⁣

ColoAlert testi, tümör DNA’sını moleküler genetik analiz yöntemi ile sadece basit bir dışkı örneğinde saptayabilir. Girişimsel olmayan bu test, kolorektal kanserin erken evrede saptanabilme oranını yaklaşık dört kat arttırarak tedaviye çok önemli bir katkı sağlar.⁣

Detaylı bilgi için; https://birunigenetik.com.tr/coloalert-test/ 

Koenzim Q10

Etkin Bir Antioksidan: Koenzim Q10

Yazı Boyutunu Değiştirebilirsiniz

Koenzim Q10 (CoQ10) ya da Ubikinon, vücudun tüm hücrelerinde bulunan, yağda çözünen  vitamin benzeri bir moleküldür. Hücrede enerji üretiminin, bir çok anahtar enzimatik basamağında,  koenzim olarak görev alır. Koenzimler, kıyasla daha büyük ve kompleks enzimlerin aktivite için mutlak gereksindikleri  kofaktörlerdir.

 

CoQ10, hücrelerde bulunan çok sayıda enzim yanısıra, en az 3 mitokondriyal enzimin de (kompleks I, II ve III) koenzimidir. Bu mitokondri kompleksleri hücre fonksiyonları için gerekli olan ATP moleküllerinin sentezinde görev almaktadırlar. (1) Koenzim Q10 aynı zamanda potansiyel bir antioksidandır. CoQ10 bu rolüyle, mitokondriyal iç membranındaki solunum zincirinin elektron ve proton transportuna katılır ve oksidatif stresi azaltarak, hücre ve dokularda serbest radikal oksidasyonunu önler. CoQ10’un oksidatif strese ve azalmış antioksidan kapasiteye bağlı olarak gelişen çeşitli hastalıklardaki ve mitokondriyal düzensizliklerdeki potansiyel yararlılığı bir çok çalışmada gösterilmiştir.

CoQ10, ilk kez 1957 yılında, Dr. Frederic Crane tarafından, sığır kalbi mitokondrisinden izole edilmiştir. (2) Dr. Karl Folkers, 1958 yılında kimyasal yapısını belirlemiş (2,3 dimethoxy-5 methyl-6 decaprenyl benzoquinone) ve ilk kez fermentasyon yoluyla üretmiştir. Peter Mitchell, 1978 yılında, CoQ10’in enerji transferindeki hayati rolünü de içeren kemiosmotik teori ile biyolojik enerji transferinin anlaşılmasındaki katkıları nedeniyle kimya dalında Nobel ödülünü kazanmıştır. (3) Tüm dünyada bir çok araştırmacı, CoQ10’in normal serum düzeyleri üzerinde çalışmıştır, bunun sonucunda çeşitli hastalıklarda CoQ10 düzeyinde düşüklük saptanmıştır. CoQ10, doğal olarak çeşitli yiyeceklerde az miktarda bulunmakla birlikte, karaciğer, kalp, böbrek eti, sardalya ve uskumru balıkları, soya yağı ve yerfıstığı CoQ10’dan zengin gıdalardır, aynı zamanda tüm dokularda sentez edilir. Eksikliği diyetle yetersiz alımı, bozulmuş sentez veya kullanımının artışı ya da hepsinin kombinasyonu sonucu olabilir. CoQ10‘in Tirozin amino asitinden sentezlenmesi, en az 7 vitamin ve bir çok eser elementin gerektiği çok aşamalı bir reaksiyon zinciridir. Bu vitaminler Vit.B2-Riboflavin, Vit.B3-Niasin, Vit.B5-Pantotenik asit, Vit.B6-Piridoksin, Folik asit, Vit-B12 ve Vit.C-Askorbik asitdir. Bu vitamin ve eser element eksiklikleri de sekonder olarak CoQ10 eksikliğine neden olmaktadır. HMG-CoA redüktaz inhibitörleri, hiperkolesterolemi hastalarında kolesterol biyosentezini inhibe etmek için kullanılmaktadır. CoQ10 düzeyi de kolesterol ile kendi biyosentez yollarının kısmi ortaklığı nedeniyle bu grup ilaç kullanımında azalmaktadır. (4) CoQ10 tüketiminin artışı, yoğun egzersiz, hipermetabolizma ve akut şok durumlarında oluşur.

 

Koenzim Q10’un Klinikteki Yeri

CoQ10, mitokondriyal ve antioksidan destekle düzelme gösteren çok çeşitli klinik durumların potansiyel tedavisinde etkindir.

Kardiyovasküler Endikasyonlar

Konjestif kalp yetmezliğinin tedavisinde, primer ve sekonder kardiyomyopatilerde CoQ10’in etkileri iyi tanımlanmıştır. (5,6,7) Kalp yetmezliğinde diyastolik fonksiyon üzerine etkileri bir çok çalışmada araştırılmıştır. Mitral valv prolapsusu ve hipertansif kalp hastalığında, ortak payda diyastolik disfonksiyondur, çünkü diyastolik fonksiyon, sistolik kasılmadan daha çok enerji ihtiyacı gösterir ve bu nedenle daha çok CoQ10 bağımlısıdır. Basitçe kalbi doldurmak boşaltmaktan daha çok enerji ister. (7) CoQ10’in kardiyovasküler hastalıklarda etkinliği üzerine yapılan pek çok çalışmada, kalp kası fonksiyonunu düzeltirken hiç yan etki ve ilaç etkileşimi göstermediği bulunmuştur. Hemen her çalışmada CoQ10, geleneksel medikal tedavinin yanına eklenmiş, geleneksel tedavi dışlanmamıştır. Hipertansiyon çalışmalarında adjuvan tedavi olarak uygulanmış, sistolik ve diyastolik kan basınçlarında anlamlı düşüş olduğu gösterilmiştir. (8)

Nörolojik Endikasyonlar

Parkinson hastalığında fonksiyonel kaybı azalttığı(9) ve semptomlarda düzelme sağladığı saptanmıştır.(10) Mitokondriyal ensefalopatilerde kullanımı FDA tarafından onaylanmış bir CoQ10 formu vardır.(11) Migrende atakların sıklığını azalttığı gösterilmiştir. (12)

Diyabetik ve Metabolik Endikasyonlar

Diyabetik hastaların takibinde oksidatif stresi azalttığı ve glisemik kontrolü sağladığı, böylece HbA1c düzeylerinde iyileşme sağladığı gösterilmiştir. (13) Antioksidan ve serbest radikal yakalayıcı özelliği ile CoQ10, tüm dokularda oksidatif hasarı azalttığı gibi, LDL kolesterol oksidasyonunu da büyük ölçüde inhibe eder, bu özelliği E vitamininden daha etkindir.(14) İskemi reperfüzyonunda ve aterosklerozun önlenmesi konularında gelecek vaad etmektedir. CoQ10, yaşlanmanın serbest radikal teorisi ile ilişkisi nedeniyle, yaşlanmayı ve yaşlanmaya bağlı dejeneratif hastalıkları da geciktirebilir.

20’li yaşlardan sonra insanlarda CoQ10 düzeylerinin azaldığına dair epidemiyolojik kanıtlar vardır. CoQ10 kullanımının mutlak bir kontrendikasyonu bilinmemektedir. Ancak gebe ve emziren annelerde etkisi çalışılmamıştır.

REFERANSLAR

1- Crane, F.L. “Biochemical functions of coenzyme Q10.” J. Am. Coll. Nutr., 20(6), 591-598 (2001).

2- Crane F.L., Hatefi Y., Lester R.I., Widmer C. (1957) Isolation of a quinone from beef heart mitochondria. Biochimica et Biophys. Acta, vol. 25, pp 220-221.

3- Mitchell P. (1991) The vital protonmotive role of coenzyme Q. In: Folkers K., Littarru G.P., Yamagami T. (eds) Biomedical and Clinical Aspects of Coenzyme Q, vol. 6,Elsevier, Amsterdam, pp 3-10.

4- Ghirlanda G., Oradei A., Manto A., Lippa S., Uccioli L., Caputo S., Greco A.V., Littarru G.P. (1993) Evidence of Plasma CoQ10 – Lowering Effect by HMG-CoA Reductase Inhibitors: A double blind , placebo-controlled study. Clin. Pharmocol., J. 33, 3, 226-229.

5- Langsjoen P. H., Langsjoen, P. H., Folkers, K. (1989) Long term efficacy and safety of coenzyme Q10 therapy for idiopathic dilated cardiomyopathy. In: The American Journal of Cardiology, Vol. 65, pp 521 – 523.

6- Mortensen S.A., Vadhanavikit S., Muratsu K., Folkers K. (1990) Coenzyme Q10: Clinical benefits with biochemical correlates suggesting a scientific breakthrough in the management of chronic heart failure. In: Int. J. Tissue React., Vol. 12 (3), pp 155-162.

7- Peter H. Langsjoen, MD.,F.A.C.C. (2008) Introduction to Coenzyme Q10

8- Rotblatt M, Ziment I. Evidence-based herbal medicine. Philadelphia: Hanley and Belfus, 2002.

9- Shults CW, Oakes D, Kieburtz K, Beal MF, Haas R, Plumb S, et al. Effects of coenzyme Q10 in early Parkinson disease: evidence of slowing of the functional decline. Arch Neurol 2002;59:1541-50

10- Muller T, Buttner T, Gholipour AF, Kuhn W. Coenzyme Q10 supplementation provides mild symptomatic benefit in patients with Parkinson’s disease. Neurosci Lett 2003;341:201-4.

11- CoQ10 product earns orphan drug status [News and Trends]. Health Supplement Retailer. Accessed online May 19, 2005, at: http://www.hsrmagazine.com/ articles/0a1news.html.

12- Sandor PS, Di Clemente L, Coppola G, Saenger U, Fumal A, Magis D, et al. Efficacy of coenzyme Q10 in migraine prophylaxis: a randomized controlled trial. Neurology 2005;64:713-5.

13- Hodgson JM, Watts GF, Playford DA, Burke V, Croft KD. Coenzyme Q10 improves blood pressure and glycaemic control: a controlled trial in subjects with type 2 diabetes. Eur J Clin Nutr 2002;56:1137-42.

14- Bowry V.W., Mohr D., Cleary J., Stocker R. (1995) Prevention of tocopherol-mediated peroxidation in ubiquinol-10-free human low density lipoprotein. J Biol Chem 1995 Mar 17;270(11):5756-63

COLOALERT

Yazı Boyutunu Değiştirebilirsiniz

KOLOREKTAL KANSERİ ÖNLEMEDE YENİ NESİL TARAMA

Kolorektal Kanser Hakkında Önemli Bilgiler

Dünya Sağlık Örgütü uzmanlarının tahminlerine göre dünya çapında yılda 940,000 yeni kolorektal kanser vakası meydana geliyor ve sonrasında da 500,000 ölüme neden oluyor. Dolayısıyla bu kanser türü, cinsiyete özgü olmayan kanserler arasında önde gelen kanserlerdendir.

İyi haber ise, kolorektal kanserin gelişmesi için 10 ila 15 yıla ihtiyaç vardır ve evre 1 veya 2 gibi erken dönemlerde saptandığında vakaların %90’ında tamamen tedavi edilebilir. Buna karşılık, eğer kanser zaten yayılmışsa (evre 4) iyileşme şansı %10’un altına düşmektedir. Bu nedenle kolorektal kanser taraması ve erken tespiti kritik öneme sahiptir.

Anahtar Kelimeler: Duyarlılık Ve Özgüllük

Çok basit olarak duyarlılık, teşhis oranı (gerçek pozitiflik oranı) olarak açıklanabilir. Duyarlılığı %90 olan bir test 100 hastadan 90’ını doğru olarak belirler. Özgüllük ise, doğru olarak tespit edilen negatif sonuçların oranıdır (gerçek negatiflik oranı). Dolayısıyla özgüllüğü %90 olan bir test, 100 sağlıklı bireyden sadece 10’unda yanlış olarak hastalık saptar.

Önde Gelen Onkologların Tavsiyeleri:

Giderek artan sayıda onkoloji uzmanı tarafından, kolorektal kanser taramasının 40 yaşından itibaren yaptırılması tavsiye edilmektedir. Eğer ailede bilinen kanser vakaları varsa, taramalara daha bile erken başlanılmalıdır. Kolorektal kanser taramaları alanında, kolonskopi altın standart olarak düşünülür. Ancak kolonoskopinin neden olduğu psikolojik ve fiziksel stres nedeniyle, daha basit ve girişimsel olmayan (non-invaziv) yöntemler geliştirilmektedir. Toplumun büyük kesiminin kolorektal kanser taramasından kaçınmasını önlemek amacıyla genellikle yıllık olarak ‘dışkıda gizli kan testi’ yapılması önerilmektedir. Bunun için sadece basit bir dışkı örneği yeterlidir ve invaziv girişim gerektirmemektedir. Fakat ne yazık ki gizli kan testinin tek başına düşük hassasiyette olması nedeniyle, çok sayıda kolorektal kanser vakası uzun süre saptanamamaktadır.

Genetik Tanı: Başarının Anahtarı

ColoAlert testinde, laboratuvar uzmanları yüksek kesinliğe sahip bir moleküler-genetik analiz yöntemi kullanmaktadırlar. Bu yöntem ile sağlıklı hücrelere kıyasla değişmiş bir DNA yapısına sahip olan tümör dokusunu saptamak amaçlanmaktadır ve duyarlılığı %85’in üzerindedir.


“ColoAlert, tümör DNA’sını saptaması sayesinde kolonoskopi ve non-invaziv testler arasındaki analitik boşluğu etkin bir biçimde azaltmaktadır.”

Profesör Doktor. M. Dollinger

ColoAlert Çalışmaları
Başhekimi Landshut

 


ColoAlert Size Çok Sayıda Fayda Sunmaktadır:
ColoAlert İle İlgili Güncel Çalışmalar:
 Martin-Luther-Üniversitesi Halle-Wittenberg ve Leipzig Üniversite Hastanesi tarafından yürütülen çok merkezli bir çalışmada 626 hasta; gizli kan testi, M2 pirüvat kinaz (M2-PK) ve tümör DNA’sı analizleri ile paralel olarak Almanya’da incelenmiştir. Bu üç non-invaziv test, altın standart olan kolonoskopi ile analitik kaliteleri açısından karşılaştırılmıştır. Gizli kan testi, yüksek özgüllüğü (sağlıklı bireyin sağlıklı olarak belirlenme ihtimali) nedeniyle ikna edici iken, hassasiyeti (saptama oranı) en düşük olan test olduğu görüldü. M2-PK ise tam tersi bir sonuç gösterdi. Gizli kan testi ile birlikte kullanılması halinde hassasiyeti en az %6 arttırabilirken, yine de özgün olmadığı belirlendi. ColoAlert, non-invaziv yöntemler arasında en doğru tahmin değerine ulaşmıştır: kolorektal kanserin tespitinde %85 gibi yüksek bir duyarlılığın yanında %90 özgüllüğe de ulaşılmıştır. Bu değerler, önde gelen onkoloji klavuzları tarafından talep edilmektedir. Birçok başka klinik çalışmada da kolorektal kanserden korunmada tümör DNA’sının saptanmasının çok büyük faydası olduğu gösterilmiştir. Bu da ColoAlert’in kesinliğini doğrulamaktadır.

 Non-invazif (girişimsel olmayan) bir yöntemdir.

 %85 oranında yüksek duyarlılığı ve beraberinde tavsiye edilen en az %90 özgüllüğü sağlamaktadır.

 Doğrudan tümör DNA’sını saptayan bir test yöntemidir.

 Kolorektal kanserin erken evrede saptanabilme oranını yaklaşık dört kat arttırarak, iyileşme şansını önemli derecede arttırır.

 Rahat ve kolaydır.