Homosistein Nedir?

Homosistein nedir? metabolizmada önemli rol oynayan bir amino asittir. Yüksek homosistein seviyesi; kalp-damar hastalıkları, diyabet ve sinir harabiyetine yol açan hastalıklar başta olmak üzere kronik hastalıklar için risk faktörüdür.

Homosistein hangi gıdalarda bulunur?

Et, balık, yumurta ve tahıllarda yüksek oranda bulunur.

Homosistein Neden Gereklidir?

Homosistein, metiyonin döngüsünün sürdürülmesinde rol oynayan bir amino asittir. Metiyonin vücutta enerji üretimi, DNA sentezi ve protein üretimi gibi önemli süreçlerde kullanılır. Metiyonin’in glutatyon sentezinde de rolü vardır.

İdeal Homosistein Değerleri

Yetişkinlerde sağlıklı homosistein seviyeleri yaklaşık 5-15 μmol/L arasında olmalıdır.

Homosistein Düzeylerinin Anlamı

Homosistein düzeyi, kan testi ile ölçülür.

Verilen referans değer aralığından düşük  düzeyler genellikle sağlık sorunu değildir. Ancak, yüksek düzeyler B vitamini eksikliğine veya başka sağlık sorunlarına işaret edebilir. Yüksek homosistein düzeyleri, özellikle damar çeperlerine zarar vererek pıhtı oluşumuna ve damar tıkanıklıklarına yol açabilir; bu da kalp krizi,  inme,  böbrek hastalıkları ve kemik erimesi riskini artırabilir.

Yüksek homosistein  düzeyleri için doktorunuza başvurmanız ve uygun bir tedavi planı oluşturmanız önerilir.

Homosistein Düzeyleri Neden Artar?

  1. B Vitamini Eksikliği: B6, B12 ve folik asit eksikliği
  2. Sigara Kullanımı: Sigara ( B vitaminlerinin düzeyleri düşer)
  3. Genetik Faktörler: Homosistein metabolizmasında rol oynayan genlerdeki mutasyonlar
  4. İlaçlar: Bazı ilaçlar, örneğin metotreksat
  5. Bazı kronik hastalıklar : Diyabet ve böbrek hastalıkları homosistein düzeyinde artışa neden olabilir
  6. Kahve
  7. Alkol
  8. İleri yaş
  9. Vücutta ağır metal  birikimi
  10. Obezite

 Homosistein Testi Ne Zaman Yapılmalıdır?

Homosistein testi, aşağıdaki durumlarda yapılabilir:

  1. Kalp Hastalığı Riski Değerlendirmesi: Yüksek homosistein düzeyi kalp hastalığı riskini artırabilir.
  2. B Vitamini Eksikliklerinin Tespiti: B6, B12 ve folik asit eksikliklerinin belirlenmesi için yapılabilir.
  3. Düzenli Takip Gerektiren Hastalıklar: Böbrek hastalığı ve  kemik erimesi gibi durumlarda düzenli takip gerekebilir.
  4. Hamilelik: Hamilelik sırasında homosistein düzeyi artabilir ve takip edilmesi önerilir.
  5. İleri yaş: Yaş ilerledikçe homosistein düzeyleri artabilir. Bunun nedeni, yaşla birlikte B vitaminlerinin emiliminin azalması ve homosistein metabolizmasındaki enzimlerin aktivitesinin düşmesidir. Ayrıca, yaşla birlikte damar hastalıkları riski de artar. Bu nedenle, ileri yaşta homosistein düzeylerinin düzenli olarak kontrol edilmesi önemlidir.

Homosistein yüksekliğinde genlerin rolü:

MTHFR  folik asit ve homosistein metabolizmasında rol alan bir enzimdir. MTHFR genindeki bazı mutasyonlar bu enzimin aktivitesinde azalmaya ve homosistein yüksekliğine neden olabilir.

Doktorunuz gerekli gördüğü takdirde MTHFR C677T ve  MTHFR A1298C  genetik testleri yapılabilir.

Bağırsak Mikrobiyotası ve Kolesterol

Probiyotiklerin hiperlipidemi üzerine etkisinin incelendiği bir meta-analizde, probiyotikten zengin beslenme ile toplam kolesterol ve LDL kolesterol seviyesinde azalma saptanmıştır.

İntestinal Mikrobiyom Analizi; dışkı bakteri çeşitliliği, bakteri oranları, baskın bakteri tipi (enterotip), disbiyozis indeksi, parazit, bağırsak mantarı (Candida albicans) ve geçirgen bağırsak tanısında da kullanılan zonulin gibi birçok parametre ile mikrobiyomu inceler. Mikrobiyota analizi ile kişiye özel tedavi yaklaşımları mümkün olmakta, artmış ya da azalmış bakterilerin varlığına göre diyet düzenlemesi, uygun probiyotik ve prebiyotiklerin kullanımı gibi çözümler önerilebilmektedir.

Referans:
Guo Z, Liu XM, Zhang QX, Shen Z, Tian FW, Zhang H, et al. Infl uence of consumption of probiotics on the plasma lipid profi le: a meta-analysis of randomised controlled trials. Nutr Metab Cardiovasc Dis 2011;21:844-50.

 

Haberler

Mikrobiyotanın Kolesterol Üzerindeki Etkisi

Probiyotiklerin hiperlipidemi üzerine etkisinin incelendiği bir meta-analizde, probiyotikten zengin beslenme ile toplam kolesterol ve LDL kolesterol seviyesinde azalma saptanmıştır.

İntestinal Mikrobiyom Analizi; dışkı bakteri çeşitliliği, bakteri oranları, baskın bakteri tipi (enterotip), disbiyozis indeksi, parazit, bağırsak mantarı (Candida albicans) ve geçirgen bağırsak tanısında da kullanılan zonulin gibi birçok parametre ile mikrobiyomu inceler. Mikrobiyota analizi ile kişiye özel tedavi yaklaşımları mümkün olmakta, artmış ya da azalmış bakterilerin varlığına göre diyet düzenlemesi, uygun probiyotik ve prebiyotiklerin kullanımı gibi çözümler önerilebilmektedir.

Referans:
Guo Z, Liu XM, Zhang QX, Shen Z, Tian FW, Zhang H, et al. Infl uence of consumption of probiotics on the plasma lipid profi le: a meta-analysis of randomised controlled trials. Nutr Metab Cardiovasc Dis 2011;21:844-50.

Biruni Sağlıklı Yaşam Laboratuvarı Danışmanı ve Klinik Biyokimya Uzmanı Dr. Süreyya Şahinoğlu, “Mikrobiyotanın Kolesterol Üzerindeki Etkisi” konusundan bahsediyor.

Haberler

Maymun Çiçeği Virüsü (MONKEYPOX) Hastalığı Nedir?

Maymun çiçeği, Poxviridae ailesindeki M-Çiçeği (MPox) virüsünün neden olduğu bir hastalıktır.

İlk insan olgusu 1970 yılında Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nde görülmüş, sonrasında Orta ve Batı Afrika’da tropikal yağmur ormanlarına yakın, primatların da yoğun yaşadığı bölgelerde görülmeye devam etmiştir.

Ancak son zamanlarda hastalık, yalnızca bu bölgeleri değil, tüm dünyayı etkilediği için halk sağlığı açısından önemlidir.

Afrika dışındaki ilk salgın 2003 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde gerçekleşmiş, 2018-2022 yılları arasında Nijerya, İsrail, İngiltere, Singapur ve ABD gibi farklı ülkelere seyahat eden kişilerde hastalık bildirilmiştir.

Mayıs 2022’de ise endemik olmayan birçok ülkede birden fazla vaka bildirilmiş,  bunun üzerine Temmuz 2022’de DSÖ tarafından Halk Sağlığını Tehdit Eden Acil Durum ilanı yapılmıştır. Bu salgına, Soy I’den (Clade 1) daha az öldürücü olan Soy II (Clade 2) adlı maymun çiçeği virüsü türü neden olmuştur. Vaka sayısının Nisan 2023’ten itibaren azalması üzerine Mayıs 2023’de bu durum sonlandırılmıştır. Sonrasında  Afrika’da, özellikle Kongo’da, daha ağır seyirli bir Mpox suşu nedeniyle ciddi bir salgın başlamış ve 2024’te DSÖ yeniden uluslararası halk sağlığı acil durumu ilan etmiştir. Bu yeni ilanın amacı, ülkeleri salgının kontrol altına alınması için gerekli önlemleri almaya teşvik etmektir.

Maymun Çiçeği Virüsü Nasıl Bulaşır?

Maymun çiçeği virüsü, yalnızca maymunları değil, sincap, sıçan ve fare gibi kemirgenleri de etkileyebilir. Virüs, enfekte hayvanların insanları ısırması, tırmalaması, hayvanın eti, kanı, vücut sıvıları ve lezyonları ile temas edilmesi yoluyla insanlara bulaşabilir.

Enfekte kişinin vücut sıvılarına, cilt lezyonlarına doğrudan temas veya bu lezyonlarla kirlenmiş nesnelerle temas da bulaşmaya neden olabilir. Virüs ayrıca, plasenta yoluyla anneden fetüse veya doğum sırasında anneden bebeğe geçebilir.

Ayrıca, solunum yolu sekresyonlarının büyük damlacıkları ile insandan insana bulaşır; ancak bu bulaşmanın gerçekleşmesi için uzun süreli yüz yüze temas gereklidir. Bu nedenle, Maymun Çiçeği virüsünün COVID-19 gibi büyük salgınlara yol açma olasılığının şu an için düşük olduğu düşünülmektedir.

Maymun Çiçeği Virüsü Hastalığı

Maymun Çiçeği Hastalığının Belirtileri Nelerdir?

Genellikle  ateş, baş ağrısı, yorgunluk, yaygın vücut ağrıları, lenf bezlerinde şişlik ve deri döküntüleri gibi belirtilerle kendini gösterir. Bu belirtiler, virüsle temastan yaklaşık 6-13 gün sonra ortaya çıkar. Hastalığın ilk 5 gününde ateş, şiddetli baş ağrısı, lenf bezlerinde şişme, sırt ağrısı ve aşırı halsizlik gibi belirtiler görülür. Lenf bezlerinin şişmesi, bu hastalığı çiçek, suçiçeği ve kızamıktan ayırmada önemli bir faktördür. Ateşin ortaya çıkmasından sonraki 1-3 gün içinde ise deri döküntüleri başlar. Döküntüler genellikle yüzde, kollarda ve bacaklarda görülür; avuç içi, ayak tabanları, ağız, genital bölgeler ve gözlerde de lezyonlar olabilir. Lezyonlar, 2-4 hafta içinde kabuk bağlar ve kabukların düşmesiyle iyileşir. Bağışıklık sistemi baskılanmış kişilerde hastalık daha ağır seyredebilir ve bakteriyel enfeksiyonlar, pnömoni, sepsis, ensefalit ve görme kaybı gibi istenmeyen yan etkiler gelişebilir.

Maymun Çiçeği Hastalığının Tanısı Nasıl Konur?

Tanıda kişinin riskli coğrafi bölgeye seyahat hikayesi önemlidir.

Hastalığın tanısı, şüphelenilen durumlarda lezyonlardan usulünce alınan örneklerin PCR yöntemi ile analiz edilmesiyle konur. Ancak bu test, rutin tıbbi tahlil laboratuvarlarında yapılamamakta ve virüs kanda kısa süre bulunduğu için kan örneklerinde PCR yöntemi ile saptanması genellikle mümkün olmamaktadır. Ayrıca antijen ve antikor testleri de her zaman doğru sonuç vermemektedir.

Maymun Çiçeği Hastalığının Tedavisi veya Aşısı Var mı?

Şu anda Maymun Çiçeği virüsü enfeksiyonu için kanıtlanmış, güvenli bir tedavi yöntemi bulunmamaktadır. ABD’deki vakaların tedavisinde insan çiçek hastalığı aşısı, antiviral ilaçlar ve/veya intravenöz immünglobulin uygulamaları kullanılmaktadır.

 Çiçek hastalığı ve Suçiçeği ile benzerliği var mıdır?

Çiçek’li hastalıklar virüslerin neden olduğu birbirine benzer hastalıklardır. Çiçek ve suçiçeğinde görülen cilt lezyonlarına benzer lezyonlar Mpox’da da görülmektedir. Ancak lezyonların vücuttaki yerleşimleri , görüntüleri, seyirleri farklıdır. Ayrıca çiçek hastalığı yaygın aşılama sayesinde yeryüzünden silinmiştir. Mpox’da lenf düğümlerinde şişme de olabilir. Yakın zamanda (son bir ay içinde) MPox hastalığının görüldüğü Afrika, Orta Doğu, Avrupa ülkeleri ve ABD gibi ülkelere gitmiş olan kişilerde veya hastalığın daha fazla görüldüğü, örneğin her cinsten seks işçileri gibi, gruplarla yakın teması olan kişilerde veya hasta birinin temas ettiklerinde hastalık belirtilerinin görülmesi Mpox’u düşündürmelidir.

Çiçek aşısı Mpox’dan korur mu?

Çiçek aşısının, Mpox’a karşı yaklaşık %85 oranında koruma sağladığı bildirilmektedir. Ancak çiçek aşısı 1980’den beri uygulanmadığı için günümüzde aşılı kişiler genellikle 40-50 yaş ve üzerindedir. Bu süre zarfında koruma düzeyinin ne kadar sürdüğü belirsizdir. 2022 Mpox salgınında aşılı kişilerde de hastalığa yakalanan olgular görülmüş, ancak aşısız kişilere kıyasla daha az olgu bildirilmiştir. Aşılı kişilerin ev içi bulaşmalarda ve kronik sağlık sorunu olanlarda daha az risk taşıdığı gözlemlenmiştir.

Türkiye’de olgu saptandı mı?

2022 Mpox salgını sırasında Türkiye’de de olgular saptanmıştır. ABD Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezleri (CDC) verilerine göre, Türkiye’de 12 olgu bildirilmiştir. Kongo’da ortaya çıkan, komşu ülkelere yayılan ve 15 Ağustos tarihinde acil durum ilanı yapılan Mpox salgınıyla bağlantılı olarak Türkiye’de Ağustos 2024 tarihine kadar tanımlanmış bir olgu bulunmamaktadır.

Maymun Çiçeği Hastalığı

Mpox’tan nasıl korunulabilir?

Mpox’tan korunmak için şu önlemler alınabilir:

  1. Hasta kişilerin tanımlanması ve izolasyonu.
  2. Temaslıların belirlenmesi.
  3. Sağlık çalışanları ve ev halkının kişisel koruyucu malzemeler kullanması (eldiven, maske vb.).
  4. Riskli grupların tanımlanıp insan çiçek aşısı ile aşılanması.
  5. Riskli temasları olan kişilerin de insan çiçek aşısı ile aşılanması.
  6. Diğer temaslıların izlenmesi.
  7. Gerekli ilaç ve aşıların temin edilmesi.
  8. Toplumun doğru bilgilendirilmesi.

Hastalığın kontrol altına alınmasında ve toplumda yayılmasında bu önlemler etkili olacaktır.

REFERANSLAR

Biyolojik Yaşlanma Yavaşlatılabilir mi?

Yaşa bağlı süreçler, bağırsak mikrobiyotasında belirli değişikliklere yol açmaktadır. Bu değişiklikler, inflamasyon (iltihap) nedenli yaşlanmaya katkıda bulunur. Bağırsak mikrobiyotası sağlıklı ise yaşlanma sürecinde kronik hastalıklar, saç dökülmesi, kronik yorgunluk gibi rahatsızlıklar daha az görülür ve kişinin zindelik durumu belirli oranda kendisini korur.

İntestinal Mikrobiyom Analizi; dışkı bakteri çeşitliliği, bakteri oranları, baskın bakteri tipi (enterotip), disbiyozis indeksi, parazit, bağırsak mantarı (Candida albicans) ve geçirgen bağırsak tanısında da kullanılan zonulin gibi birçok parametre ile mikrobiyomu inceler. Mikrobiyota analizi ile kişiye özel tedavi yaklaşımları mümkün olmakta, artmış ya da azalmış bakterilerin varlığına göre diyet düzenlemesi, uygun probiyotik ve prebiyotiklerin kullanımı gibi çözümler önerilebilmektedir.

Biruni Sağlıklı Yaşam Laboratuvarı Danışmanı ve Klinik Biyokimya Uzmanı Dr. Semra Tamer Levent, hücresel ( biyolojik ) yaşlanmanın mikrobiyota ile ilişkisinden bahsediyor.

Haberler

Geçirgen Bağırsak Tüm Vücudu Etkiler

Bağırsak duvarı, insan vücudu ile dış dünya arasındaki en geniş yüzeyli bariyerdir. Yediğimiz gıdalar bağırsak duvarından emildikten sonra vücuda girmiş olur. Sağlıklı bir bağırsakta, bağırsak duvarı sadece sindirilmiş besinlerin, vitaminlerin, minerallerin ve yararlı maddelerin geçişine izin verir. Zararlı maddeler bağırsaktan emilmez. Geçirgen bağırsak varsa, bağırsak duvarından sızan patojenler ya da sindirilmemiş besinler kan dolaşımına karışır. Bu durum, pek çok hastalık için zemin hazırlar.

Haberler

Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar (CYBH)

Cinsel yolla bulaşan hastalıklar (CYBH), dünya genelinde genital sistem ve üreme sağlığı üzerinde ciddi etkileri olan enfeksiyonlardır.

Bu hastalıkların kontrol altına alınması, hem bireysel olarak hem de toplum sağlığı açısından büyük önem taşır. Ancak, kişisel korunma yöntemleri hakkındaki bilgi eksikliği ve yanlış inanışlar, enfeksiyonların yayılmasına ve sosyal sorunlara yol açabilir. Bu nedenle, erken teşhis ve tedavi için laboratuvar testlerinin kullanılması hayati öneme sahiptir.

Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar Nedir?

Cinsel yolla bulaşan hastalıklar, çoğunlukla korunmasız cinsel temasla bulaşan enfeksiyonlardır. Kadınların anatomik yapılarının farklılığından ötürü CYBH etkenleri ile enfekte olma riskleri daha fazladır. Cinsel temasla bulaşan enfeksiyon etkenleri, nadiren de olsa kan nakli, ameliyat, diş tedavileri gibi cerrahi girişimler sırasında bulaşabilir ya da gebelikte anneden bebeğe geçebilir.

Dünya Sağlık Örgütü’nün 2023 yılında yaptığı bilgi güncellemesine göre, yeryüzünde hergün 1 milyondan fazla kişi cinsel yolla bulaşan hastalığa yakalanmaktadır ve bu kişilerin çoğunda herhangi bir belirti görülmemektedir. CYBH’lar her zaman belirti vermeyebilir. Tamamen sağlıklı görünen ve bir enfeksiyonu olduğunu bile bilmeyen kişilerden cinsel yolla bulaşan hastalık kapmak mümkün olabilir. AIDS etkeni HIV virüs enfeksiyonunda kişi uzun yıllar hiç şikayeti olmadan yaşar ve bu esnada cinsel yolla etkeni bulaştırabilir. Keza cinsel yolla bulaşabilen Hepatit B ve Hepatit C virüsünü taşıyanların büyük bölümünde herhangi bir yakınma gözlenmez. Bu durum hastalığın fark edilmeden yayılmasına yol açmaktadır. Tahminen her yıl 374 milyon yeni infeksiyon oluşmaktadır.

Cinsel Yolla Bulaşan Yaygın Görülen Enfeksiyon Etkenleri Ve Sebep Olduğu Belirtiler

Klamidya trakomatis

Cinsel yolla bulaşan bu enfeksiyon, tedavi edilmezse özellikle kadınlarda kısırlık gibi ciddi sonuçlar yaratabilir. Aynı zamanda doğum sırasında anneden bebeğe geçebilir. Hem erkeklerde hem de kadınlarda görülebilen bu enfeksiyon, çoğu zaman kadınlarda belirti vermeden ilerler ve bu da enfeksiyonun fark edilmeden partnerlere bulaşmasına yol açabilir.

Neisseria bel soğukluğu

Halk arasında bel soğukluğu olarak bilinen gonore, erkeklerde ve kadınlarda kötü kokulu beyaz akıntıya ve idrar yaparken ağrıya sebep olur. Enfekte kadınların büyük bir kısmında herhangi yakınmaya yol açmaz. Belirti göstermese bile enfekte bireylerin ve partnerlerinin tedavi edilmesi gerekir.

 Mycoplasma genitalium/insan

Laboratuvar ortamında “Multipleks PCR” yöntemi dışında tespit edilmesi oldukça zor olan bu bakteri, genital bölgede ciddi inflamatuvar durumlara yol açabilir.

Ureaplasma urealyticum/küçük

Kadın ve erkeklerde normal genital flora içinde bulunabilir. Ancak bazı türleri, üretrit, kısırlık, erken doğum ve ölü doğum gibi ciddi durumlara neden olabilir.

Trikomonas vajinalis

Kadınlarda vajinal, erkeklerde ise üretral enfeksiyonlara neden olur ve cinsel yolla bulaşır.

Gardnerella vajinalis

Vajinitin yaygın nedenlerinden biri olan bu bakteri, kirli beyaz renkli, kötü kokulu akıntıya, kaşıntıya, yanmaya ve cinsel ilişki sırasında ağrıya yol açar.

Herpes Simplex Virüs Tip 1

Genellikle ağızda uçuk ve yaralara neden olurken, nadiren de olsa genital bölgede de enfeksiyona yol açabilir. Enfeksiyon sonucu oluşan veziküller veya içeriğindeki sıvılar, öpüşme, cinsel temas ve dokunma gibi yollarla başkalarına bulaşabilir.

Herpes Simplex Virüs Tip 2

Genital bölgede oluşan ağrılı yaraların en yaygın sebebidir. Bu virüs, cinsel temas sonrasında 2-20 gün arasında belirtilerini gösterir ve cinsel ilişki sırasında ağrıya neden olabilir.

Treponema soluk

Sifiliz (frengi) hastalığına yol açan bu bakteri, cinsel temasla bulaşabildiği gibi kan transfüzyonu ile de geçebilir. Ayrıca, hamilelik veya doğum sırasında anneden bebeğe bulaşma riski taşır.

Candida albicans

Kadınlarda sık görülen bu vajinal mantar enfeksiyonu, yanma, kaşıntı, yoğun beyaz akıntı, sık idrara çıkma ve cinsel ilişki sırasında ağrı gibi belirtilerle ortaya çıkar.

Ayrıca HPV (Human Papilloma Virüs), HBV( Hepatit B), HCV (Hepatit C) ve HIV(İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsü) kansere zemin hazırlayan CYBH etkenleridir. HPV kadınlarda serviks kanseri, HBV ve HCV karaciğer kanseri HIV enfeksiyonu ise kaposi sarkomu ve beyin lenfoması nedeni olabilir.

Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıkların Önlenmesi

Cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korunmak mümkündür. Tek eşliliğe yönelmek, doğru kullanıldığında kondom kullanmak HIV dahil olmak üzere birçok CYBH’ye karşı etkili koruma sağlar.

Hepatit B ve HPV için güvenli ve etkili aşılar mevcuttur. Bu aşılar, özellikle genç bireylerde bu enfeksiyonların yayılmasını önlemede önemli bir rol oynar.

Özellikle gençler ve risk gruplarında bilgilendirme ve farkındalık eğitimleri yapmak, cinsel yolla bulaşan hastalıkların yayılmasını önlemede kritik bir öneme sahiptir.

Korunma yöntemlerine rağmen, cinsel yolla bulaşan bir enfeksiyona maruz kalma riski her zaman mevcuttur. Erken teşhis ve hızlı tedavi büyük önem taşır. Erken teşhis, tedavi sürecini daha etkili hale getirmekle kalmaz, hastalığın yayılmasını önlemeye de yarar. Bu noktada, enfeksiyon etkeninin çeşitli laboratuvar testleri ile tespit edilmesi kritik bir rol oynar.

Genital Panel Testi ve Erken Teşhis

Cinsel yolla bulaşan enfeksiyon etkenlerinin en sık karşılaşılanlarını içeren ve bu mikroorganizmaların tek bir hasta örneğinde tespit edilmesine yarayan Genital Panel testinde PCR yöntemi kullanılır. Bu sayede, enfeksiyonun kaynağı hızlı bir şekilde belirlenir ve uygun tedaviye başlanabilir.

Genital Panel Testi Nasıl Yapılır?

Erkeklerde, sabah ilk idrar veya son iki saatte idrar çıkmadan alınmış idrar örneği veya üretral sürüntü, kadınlarda servikal sürüntü örneği gereklidir.

Örnek alımı sırasında dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, sürüntü örneklerinin özel transport besiyerine konularak laboratuvara ulaştırılmasıdır. Özel transport besiyeri şubelerimizden temin edilebilir.

Doğru ve hızlı bir tanı, enfeksiyonun tedavisine en kısa sürede başlanmasını sağlar ve hastalığın yayılmasını önler.

Genital Panel Test İçeriği

✔ Klamidya trakomatis

✓ Neisseria bel soğukluğu

✓ Mycoplasma genitalium

✓ Mikoplazma hominis

✔ Trikomonas vajinalis

✔ Ureaplasma parvum

✔ Ureaplasma urealyticum

✔ Gardnerella vajinalis

✔ Herpes simpleks virüsü 1

✔ Herpes simpleks virüsü 2

✔ Treponema soluk

✓ Candida albicans

Popüler Bülten

Geçirgen Bağırsak bulguları nelerdir?

Biruni Sağlıklı Yaşam Laboratuvarı Danışmanı ve Klinik Biyokimya Uzmanı Dr. Süreyya Şahinoğlu, “Geçirgen bağırsak bulguları nelerdir?” konusundan bahsediyor.

#BiruniLaboratuvarı #TıbbiTahlilLaboratuvarı #GeçirgenBağırsak

 

Haberler

Görünenin Ötesi Sergisi

Çocuklarınızın bilimin büyülü dünyasını keşfetmesini ister misiniz?

Görünenin Ötesi Sergisi, laboratuvar ortamında gerçekleştirilen çeşitli bilimsel deneyler ve etkinlikler aracılığıyla çocukların hem eğlenmesini hem de öğrenmesini sağlayacak şekilde tasarlanmıştır.

Sergi Bilgileri:

🕛 Ziyaret Gün ve Saatleri: 12:00 – 16:00 (Pazar Günü Hariç)
📍 Yer: Barbaros Mah. Fesleğen Sok. No:1/C Ağaoğlu My Office İş Merkezi 3B Ataşehir (Biruni Laboratuvarı Ataşehir-1 Şubesi)
👶 Yaş: Tüm yaş gruplarına açık, uygulamalı alanlar 6 yaş ve üzeri çocuklara yöneliktir.
💸 Ücret: Sergimiz randevu alınarak ücretsiz olarak ziyaret edilebilmektedir.
📞 Bilgi ve randevu için: 0850 241 77 88

Çocuklarınızı eğlenceli ve eğitici bir bilim yolculuğuna davet ediyoruz.

#BiruniLaboratuvarı #GörüneninÖtesiSergisi

 

Haberler

Hipertansiyondan Korunmak için Omega-3

Hipertansiyondan Korunmak İçin Omega-3

Omega 3 yağ asitleri, damar daralmasını önleyici ve damar genişletici etkileri ile hipertansiyon tedavisine katkı sağlar.

Genişletilmiş Yağ Asitleri Profili Testi, omega 3,6 yağ asitleri profili ve omega 3 indeksi birlikte analiz eder.

#BiruniLaboratuvarı #TıbbiTahlilLaboratuvarı #Omega3 #Hipertansiyon

 

Haberler